Tanımlama ve Sınıflama Adölesan İdyopatik Skolyoz: Genel Özellikler Patoloji Klinik Görünüm Radyolojik İncelemenin Koşulları Radyolojik Ölçüm ve Değerlendirme Doğal Seyir Tedavide Gözlem Korse Tedavisi Cerrahi Tedavi Endikasyonları Cerrahi Tedavide Eğriliğin Seçimi Füzyon Sahası ve İnstrumentasyonun Seçimi Cerrahi Planlama Klasik İnstrumentasyon Çeşitleri Modern Posterior İnstrumentasyon Çeşitleri Anterior İnstrumentasyon Çeşitleri
 
 ☰  
 aç

Doğal Seyir

Hangi koşullarda tedavi gerektiren bir durum ortaya çıktığını ve ne tip bir tedavi yöntemi izlenmesi gerektiğini anlamak o hastalığın doğal seyrini bilmekten geçer. İdyopatik adölesan skolyoz bu anlamda doğal seyrinin en iyi irdelendiği hastalıklardan biridir. İskelet olgunlaşmasının tamamlanmadığı bir dönemde bir eğriliğin ilerleyip ilerlemeyeceğini öngörmedeki isabet, öncelikle hastanın cinsiyeti, yaşı, eğriliğin derecesi ve çeşidi ile yakından ilgilidir. Buna karşılık aile öyküsü, çocuğun kilosu, lumbosakral anomaliler ve omurga dengesi ilerleme üzerinde etkili değildir.

İskelet olgunlaşmasının tamamlanmadığı dönemde ilerlemeden söz edebilmek için her iki hekim muayenesi arasında geçen süre içerisinde eğriliğin 5 derece veya daha fazla bir artış göstermesi gerekir.

İlerleme gösteren ve cerrahi girişim gerektiren olguların çoğu bayan hastalardır. Bunun nedeni hormonlara bağlansa da mekanizma halen bilinmemektedir.

Eğriliğin ilerleyip ilerlemeyeceğini öngörürken dikkate alınan bir diğer gösterge çocuğun yaşıdır. Çocuğun yaşının ufak olup önünde boy uzaması açısından uzun bir dönemin bulunması eğrilikte artış olasılığının daha ileri yaştaki bir çocuğa oranla daha fazla olacağı anlamına gelir. Kronolojik yaş ile iskelet yaşı farklı olduğundan eğriliği değerlendirirken kronolojik yaş yerine iskelet olgunlaşmasını esas almak daha doğrudur. İskelet olgunlaşmasını belirlemede Risser belirtisi, adet görme ve boy atma hızı zirvesi gibi birtakım göstergelere baş vurulur.

İlyak apofizde kemikleşme dış taraftan başlar ve iç tarafa doğru ilerleyerek ilyak apofizin iliumla kaynaşmasıyla sonuçlanır. Bu süreci evrelere ayırarak çocuğun iskelet olgunlaşması hakkında fikir sahibi olmak mümkündür. Bu değerlendirmenin eğrilik için çekilen aynı radyografi üzerinde yapılabilmesi büyük kolaylık sağlar. İlyak apofiz dörde ayrılarak kemikleşmenin ulaştığı kadrana göre Risser belirtisi 1’den 4’e kadar derecelendirilir. Risser 0 ilyak apofizde kemikleşmenin görülmediği, Risser 5 ise ilyak apofizin iliumla kaynaştığı anlamındadır. Risser 0 veya 1 olan hastadaki eğrilik ilerleme açısından ciddi risk taşır.

Adet sonrası kız çocuklarında büyümenin yavaşlaması eğrilikte ilerleme olasılığını azaltır. Henüz adet görmemiş kız çocuğu aktif büyüme döneminde olduğundan eğrilikte ilerleme riski vardır. Kızlar kadar erkek çocukları için de geçerli olan, meme ve genital bölge gelişimine dayalı Tanner evreleme sistemi de eğriliğin ilerleme riski hakkında yorum yapmada yardımcı olur.

Altı aylık aralarla ortoröntgenografi çekilerek boy uzaması izlendiğinde, boy uzamasının en hızlı arttığı dönemin akabinde, yani boy uzaması hızı zirvesine ulaşıldıktan sonra, omurgadaki eğrilikte ilerlemenin yavaşladığı görülür. Birçok etkene bağlı olan boy atma hızı zirvesi kızlarda yaklaşık 11 ila 12 yaş aralığına rastlar. İskelet olgunlaşmasında kriter olarak alınan asetabulum Y kıkırdağının kapanması boy uzaması hızı zirvesinden hemen sonra gerçekleşir. Bu açıdan boy atma hızı zirvesi iskelet gelişiminin yavaşladığının ve eğrilikte ilerleme riskinin azaldığının en erken ve en iyi göstergesi olarak kabul edilir. Çocuğun büyüme rezervini belirlemek açısından Risser belirtisi, adet görme ve kronolojik yaştan daha üstündür.

Eğrilik saptandığında söz konusu eğriliğin miktarı büyüme rezervi ile birlikte değerlendirildiğinde, doğal seyir hakkında bir yaklaşımda bulunabilir. Örneğin, adet görmemiş, Risser 0 olan hastadaki 20 dereceyi aşan eğrilik çok büyük bir olasılıkla ilerleyecektir. Öte yandan, adet görmeye başlamış, Risser 2 ila 4 arasında olan hastadaki 20 dereceyi geçmeyen eğrilikte ilerleme riski hemen hemen yok gibidir.

Eğriliğin şekli de ilerleme riskini öngörmede yardımcı olur. Çift eğrilik ve torakal eğrilik en fazla ilerleme riski taşıyan eğriliklerdir. Torakolomber eğrilik bunları izler. İlerleme riski en düşük olan eğrilik lomber eğriliktir.

İskelet olgunlaşması tamamlandıktan sonra eğriliğin ilerlemesi eğriliğin miktarı ile ilgilidir. Eğrilikteki ilerleme genellikle ergenlik çağına göre çok daha yavaştır. Şekli ne olursa olsun erişkin yaşa ulaştığında 30 derecenin altında kalan eğrilikte ilerleme miktarı çok az olacaktır. Ancak 50 dereceyi bulan eğriliklerin yaklaşık 2/3’si zamanla ilerleyerek kötüleşir.

Adölesan idyopatik skolyoz hastalarındaki mortalite oranı, infantil veya jüvenil biçimlerin aksine, genel nüfusla hemen hemen aynıdır. Eğriliğin hafif olduğu olgularda hastalar herhangi bir engelle karşılaşmadan yaşamlarını sürdürürler. Orta dereceli veya ileri eğrilikte kronik sırt veya bel ağrıları ortaya çıkabilir, ancak ağrı genellikle hastanın günlük yaşantısını kısıtlayacak ölçüde değildir. Omurganın kireçlenmesi (dejeneratif artrit) özellikle lomber bölge eğriliğinde söz konusu olur. Tedavi edilmeyen ileri eğrilik (> 50°) zamanla solunum işlevinde bozulmaya yol açar. Bu hastalarda ileri deformiteye rağmen psikolojik sorunların ortaya çıkması sanılanın aksine nadirdir.

 

 

 

Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.

Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.

 

Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.

Risser belirtisi