Tedavi
Temel amaç patolojik
kırığı önlemektir. Kistin yerleşimi, hastanın yaşı ve ağrının bulunup
bulunmayışı tedavide göz önüne alınması gereken özelliklerdir.
Kistin ağırlık
taşımayan bir bölgede oluşu (humerus
proksimal ucu,
önkol kemikleri, pelvis
vb.) durumunda cerrahi dışı seçenekler tercih edilir. Eğer hasta erişkin bir
hasta ve kist rastlantısal olarak bulunmuş ve kalın bir
kortekse
sahipse, ya da büyüme plağından uzak, kemik korteksini zayıflatmamış, ufak
bir kist söz konusuysa hasta olası bir patolojik kırık konusunda uyarılarak
belli aralıklarla izlenir. Eğer ağırlık taşımayan bölgedeki kist ağrıya
neden oluyorsa, veya çocuğun yaşı ileri olmasına karşın büyüme plağına
yakınsa, ya da ağrıya neden olmuyor, ancak patolojik kırık riski oluşturacak
oranda büyük ve periferik yerleşimliyse kistin ortadan kaldırılmasında yarar
vardır. Bu amaçla kistin içine kortizon, ya da kemik
grefti yerine geçen maddeler enjekte
edilebilir. Ayrıca, kist duvarını birçok noktadan delerek kist içindeki
basıcın azaltılması ve kistin çevreden gelen kemik dokusuyla dolması
hedeflenebilir. Diğer bir yöntem de kist duvarının
kürete edilerek içine kemik grefti veya
kemik grefti yerine geçenlerin yerleştirilmesidir. Bu yöntemlerin artıları
ve eksileri hasta temelinde değerlendirilerek en uygun tedavi yöntemi
seçilir.
Steroidlerin
antiprostaglandin etkisinden, yani kemik rezorpsiyonunu önleyici
özelliğinden yararlanmak üzere kist içine kortizon enjekte edilmesi
düşünülüyorsa, bu işlem steril ameliyathane koşullarında ve
skopi kontrolü
altında yapılır. Enjektör iğnesi ile kist içine girildiğinde berrak
sarımtırak çilek renginde sıvı gelmesi tanıyı doğrular. Kistin çok odalı bir
görünümü varsa kist boşluğu içine
radyoopak madde verilerek
septaların sıvı
geçişine izin verip vermediği araştırılmalıdır. Eğer septaların ayırdığı
bölümler varsa enjeksiyon diğer odacıklara da yapılmalıdır. Kistin
büyüklüğüne göre kist içine 40 ila 160 mg (ortalama 80 mg) metilprednizolon
asetat verilir. Bu işlem 2 ayda bir 3 kez (2 ila 5 kez) tekrarlanır.
Radyografide kist boşluğunun giderek
radyolüsan özelliğini yitirmesi ve
üzerindeki korteksin kalınlaşması iyileşme belirtileridir, ancak bu
belirtiler 2 ila 3 aydan önce görülmez. İşlemin basit ve ucuz oluşu, verilen
hasarın çok az oluşu (büyüme plağına zarar verilmez, cilt kesisi yoktur vb.)
ve hastaların etkinliklere hemen dönebilmesi üstünlükleridir. Başarı oranı
değişik araştırmalara göre % 40 ila % 90 arasındadır. Yük taşıyan kemiklerde
başarı oranı daha az olan, sonuçları tam kestirilemeyen bir uygulama gibi
gözükmektedir. Hastaya, enjeksiyona karşın kistin iyileşmemesi durumunda
cerrahi işleme geçileceği anlatılarak başlangıç tedavisi şeklinde
uygulanabilir.
Son yıllarda kemik
grefti yerine geçen dolgu maddelerinin yaygınlaşması bunların basit kemik
kistinde de uygulanmasına yol açmıştır. Kortizon yerine kemik dokusu yerine
geçen maddelerin enjekte edilmesi bir çok araştırmacıya daha mantıklı
gelmiştir. Hastanın kendinden alınan kemik iliği (otolog kemik iliği),
demineralize kemik matriksi (DBM), ve kalsiyum fosfat macunu (alfa BSM) bu
amaçla kullanılmıştır. Başarı oranının % 70 ila % 90 arasında olduğu
bildirilmektedir, ancak bu teknikler yeni yeni uygulanan, günümüzde henüz
yaygınlaşmamış yöntemlerdir.
Matkap ucuyla kist
duvarına çok sayıda delik açılmasının kistin iyileşmesini hızlandırdığı
çoktandır bilinen bir gerçektir. Açılan delikler kemik iliği elemanlarının
girmesini kolaylaştırdığı gibi kist ile kemik iliğindeki venöz sistem
arasında bağlantı kurulmasıyla kistin içindeki basıncın düşürülmesini de
sağlar. Salt delik açmayla yetinmeyip, bu deliklerin kemik dokusu ile
yeniden kapanmaması ve dekompresyonun sürmesi için delik açmada kullanılan
Kirschner tellerini yerinde bırakanlar da vardır. Hatta bu amaçla oluklu
vidalar, esnek intramedüller
çiviler de kullanılmıştır.
Kistin ağırlık
taşıyan bir bölgede olması durumunda (örneğin,
femur boynu) kistin güvenli bir biçimde
ortadan kaldırılması düşünülür ki, bu kistin küretajı ve kemik grefti ile
doldurulması demektir. Diğer yöntemlerle (kortizon enjeksiyonu vb.) kistin
iyileştirilemediği durumlarda da bu yönteme başvurulur. Tedavi edilmemiş
kistlere bağlı olarak kemiğin uzamasının etkilenmesinin de önüne geçilmiş
olur. Bu durum özellikle patolojik kırığın oluştuğu
humerus
proksimal
uçtaki
kistlerde gözlenir.
Cerrahi işlem
sırasında yakın komşuluktaki büyüme plağına zarar vermemeğe dikkat etmek
gerekir. Kist duvarı kazınıp (küretaj) çok sayıda delik açıldıktan sonra
kist boşluğu kemik grefti ile doldurulur. Kemik grefti ya hastadan alınan
otolog kemik grefti, allogreft,
ya da bunların karışımı şeklinde olabilir. Son zamanlarda kemik grefti
yerine geçen maddeler kullanılmaya başlanmıştır. Greftler konak kemikle
kaynaşıncaya kadar patolojik kırık oluşma riski varsa uygun bir
osteosentez materyali
destek gibi kullanılabilir.
Basit kemik kisti
zemininde patolojik kırık oluştuğu zaman kistin kırık onarım dokusunun
istilasına uğraması kaçınılmazdır. Ancak olguların çok büyük bir kısmında bu,
kistin tümüyle ortadan kalkması için yeterli olmaz. Bazı araştırmacılara
göre patolojik kırık sonrası kendiliğinden iyileşme oranı çok düşüktür (%
10’dan daha az). İzlenecek yol kırığın iyileşmesini beklemek (konservatif
yöntemler önceliklidir) ve sonra da küretaj ve greftleme ile kistin ortadan
kaldırılması olmalıdır.
Hangi yöntem
uygulanırsa uygulansın büyüme plağına dayanmış kistlerde (aktif kistler) ve
10 yaşın altındaki çocuklarda (% 50’ye varan) yineleme riski vardır. Kist
büyüme plağından uzaklaştıkça ve yaş 10 yaşın üstüne çıktıkça bu risk
oldukça azalır (% 10).
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.