PROTEUS SENDROMU
Proteus sendromu (PS) bağ dokusu (kemik, bağ,
tendon), yağ dokusu, cilt, merkezi sinir sistemi ve iç organlarda yer alan
değişik dokuların aşırı büyümesiyle karakterize bir hastalıktır.
Genel Özellikler
Son derece nadir bir hastalıktır. Bugüne kadar
yayınlanan olgu sayısı 200’ü geçmemektedir. Tanı koymadaki güçlük nedeniyle
birçok olgunun atlandığı, bir takım olgulara ise yanlış tanı konulduğu
düşünülmektedir.
Erkeklerde biraz daha sık görülür.
Hastalığın etnik tercihi yoktur.
Kalıtımsal bir hastalık değildir.
Nedeni
Proteus sendromu 14. kromozomda yerleşik AKT1
geninde sporadik olarak ortaya çıkan
mutasyon sonucu oluşur. AKT1 geni
ürettiği alfa serin/treonin-protein kinaz enzimi aracılığıyla büyüme
üzerinde düzenleyici etki yapar. Döllemeden sonra görülen bu mutasyon tek
bir hücrede gerçekleşmişken, hücrelerin bölünmesi ve çoğalmasıyla kusurlu
hücrelerin vücuttaki sayısı artar. Diğer bir deyişle, PS’nda bazı hücreler
normal gen kopyasına sahipken, bazı hücrelerde ise mutasyona uğramış gen
kopyası bulunur. Mozaizm olarak adlandırılan bu durumda sağlıklı hücrelerin
kusurlu hücrelere oranı klinik belirtilerin çeşitliliği ve şiddeti üzerinde
etkili olur. Mutasyon sonucu kusurlu AKT1 genine sahip hücre kendi sağlıklı
büyümesini düzenleyemez olur ve anormal şekilde büyüyerek aşırı şekilde
çoğalır. Aşırı büyümeye yatkın dokularda (bağ dokusu ve yağ dokusu gibi)
böyle bir mutasyonun daha olası olduğu bilinmektedir. Tüm hücrelerin kusurlu
hücrelerden oluşması yaşamla bağdaşmaz.
10. kromozomda yerleşik olan PTEN genindeki (fosfotaz
ve tensin homoloğu) mutasyonun Proteus sendromuna, daha doğrusu bir alt
grubuna yol açtığı ileri sürülmüşse de bu gendeki mutasyon sonucu oluşan
hastalık Proteus sendromundan farklı bir hastalıktır ve PTEN hamartom tümör
sendromu olarak adlandırılır.
Klinik Görünüm
Bulguların çeşitliliği ve şiddeti olgudan olguya değişir. Az sayıda
belirtiyle hafif seyreden olguda tanı koyma oldukça zorlaşır. Klinik
görünümün çok farklı olmasından dolayı Proteus sendromu adını almıştır.
Yunancada çok şekilli anlamında olan proteus, düşmanlarından kaçabilmek için
çeşitli şekillere girerek saklanan eski Yunan mitolojisindeki deniz
tanrısına verilen isimdir. Adeta tanı konmasını zorlaştırmak için hastalığın
değişik klinik görünümlere sahip olmasına atıf yapılmıştır.
Hastaların çoğunda doğumda klinik belirti ve bulguya rastlanmaz. Az sayıdaki
olguda ise beyindeki aşırı büyüme hemen doğum sonrası fark edilir.
Dokulardaki aşırı büyüme genellikle 6. ila 8. aya doğru belirginleşir ve
giderek ağırlaşır.
Bağ dokusu ve yağ dokusu en sık tutulan dokulardır, ancak vücudun tutulan
kısmı hastadan hastaya farklılık gösterir. PS’nda vücudun herhangi bir yeri
tutulabilir. Çoğunlukla vücudun bir tarafı tutulur (asimetrik aşırı büyüme,
hemihiperplazi).
Kemikteki asimetrik aşırı büyüme (hiperostoz) kol ve bacakta, el ve ayakta,
kafatasında ve omurgada görülür. Hiperostoz genellikle çok şiddetli seyreder
ve kemiği ileri derecede deforme eder. İlerleyici hiperostoz eklem
hareketinin kısıtlanmasına, hatta kilitlenmesine neden olabilir.
Makrodaktili en sık görülen belirtidir. En çok elde 3. ve 4. parmaklar
etkilenir. Doğumda normal olan parmaklar zamanla irileşir.
Hemihipertrofi diğer sık görülen bir durumdur. Bacak ya da kolun tümü ya da
bir kısmı etkilenir. Makrodaktili ile birlikte olabilir.
Genu valgum eşlik
edebilir.
Omurga tutulumunda irileşen omurlar skolyoza neden olur. Daha az sıklıkla
kifoz gelişir.
Kafatasında frontotemporal veya
paryetooksipital bölgede kemik çıkıntılar
görülebilir.
PS’nda en sık tutulan ikinci doku yağ dokusudur. Çocuğun karın bölgesinde ya
da kol ve bacakta lokal yağ toplanmalarına rastlanır. Çocukların bazısında
lipomlar (yağ dokusu selim tümörü) gelişir. Bunun yanı sıra, nadir de olsa,
bazen, özellikle de göğüs bölgesinde olmak üzere yağ dokusunun azaldığı,
atrofiye olduğu saptanır.
Ciltte kabarık, genellikle sert, koyu kahverengi renkte benler görülür. Bu
pigmente epidermal benlere hastaların yaklaşık ¾’ünde rastlanır. En az bir
pigmente epidermal ben doğumda mevcuttur. Vücudun herhangi bir yerinde
olabilir. Yine ciltte görülen diğer bir lezyon, daha çok ayak tabanında (mokasen
lezyonu), bazen de ellerde rastlanan, yavaş büyüyen, oldukça sert, ciltten
kabarık, cilt altı yağ dokusundan ibaret kütlelerdir. Üzerinde derin girinti
bulunan bu subkütan kütleler bu haliyle beyine benzer. Proteus sendromu
dışında başka bir hastalıkta hemen hemen hiç görülmeyen bu kütlelere doğumda
rastlanmaz, daha sonra gelişirler. Vücudun herhangi bir yerinde olabilirler.
Ciltte ayrıca derin girintiler ve kırışıklıklar oluşabilir.
PS’nda kılcal damarları, atar ve toplar damarlar ile lenf yollarını
ilgilendiren oluşum kusurlarına oldukça sık rastlanır, ancak vasküler
sistemin en korkulan komplikasyonu bacak toplar damarlarında pıhtı
gelişimidir (derin ven trombozu). Bacak şiş ve ağrılı hale gelirken
damarların genişlemiş olduğu saptanır. Damar içindeki pıhtıdan kopan bir
kısım akciğer damarlarını tıkayabilir (pulmoner emboli). Ani göğüs ağrısı ve
soluk almada güçlük ile kendini belli eden bu durum hastanın kaybedilmesiyle
sonlanabilir.
PS’lu hastada, başta dalak, timüs ve kalın bağırsaklar olmak üzere iç
organlarda büyüme mevcuttur (organomegali).
PS’lu hastaların az bir kısmında merkezi sinir sistemi de tutulur. Beynin
yarısının aşırı büyümesi (hemimegalensefali) nadir de olsa görülebilir.
Hastada sara nöbetleri olabilir.
Tuzak nöropatileri ve omurilik basısı
bildirilmiştir. Merkezi sinir sistemi bulgusu olan hastada aynı zamanda yüz
anomalilerine de rastlanır. Bazı hastalar uzun ve dar bir yüze sahiptir (dolikosefali).
Göz kapakları arasında dış tarafta oluşan aralık aşağı doğru süzülür (palpebral
fissür). Üst göz kapağı düşüktür (ptozis). Bu hastalar alçak bir burun
kemerine sahiptir ve burun delikleri geniştir. Hasta ağzı açık bakar.
Proteus sendromu hastada bir dizi tümörün gelişmesine yatkınlık oluşturur.
Çoğu selim karakterdeki bu tümörler arasında over kistadenoması, tükürük
bezinde monomorfik adenoma, meninjiom ve gözde epibulbar dermid kist
sayılabilir.
Hastaların bazısında akciğerde kistler saptanır. Böbrek ve üriner sistem
anomalisi olabilir. Şaşılık görülebilir.
Ayırıcı Tanı
Ayırıcı tanıda ilk akla gelenler idyopatik hemihipertrofi, izole
makrodaktili, nörofibromatoz, hemihiperplazi mültipl lipomatoz,
ensefalokranyokütanöz lipomatoz, Klippel-Trenaunay sendromu ve Mafucci
sendromudur.
Tanı
Proteus sendromu tanısı klinik belirtilerden yola çıkarak yaptırılan DNA
analizi sayesinde konur. Sadece klinik belirtilere bakarak tanı konması
hatalı tanıya götürebilir.
Kandaki hücrelerde kusurlu hücreye rastlamak pek olası olmadığından genetik
testin hastalığa yakalanmış dokulardan alınacak biopsiler üzerinde yapılması
uygun olur.
Tedavi
Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur.
Çevredeki dokularla çok karışmış olduğundan subkütan kütleleri çıkarmanın
bir yararı olmaz.
Ortopedik Tedavi.
PS’nda tedavi gerektiren iskelet sistemi anomalileri makrodaktili,
hemihipertrofi, genu valgum, omurga deformiteleri ve eklem hareketini
kısıtlayan durumlardır. Genellikle birden fazla bölgeye birden fazla cerrahi
girişim gerekir, çünkü cerrahi düzeltime rağmen dokulardaki hiperplazi
durumu devam eder. Cerrahiye karar verirken hastanın ameliyat masasına
yerleştirilmesinde ve entübasyonundaki güçlükler ile ameliyat sonrası
gelişebilecek derin ven trombozu olasılığı göz önüne alınmalıdır.
Makrodaktilinin tedavisi oldukça güçtür.
Yumuşak doku küçültmeleri ilgili parmakta erken yaşta yapılacak kalıcı
epifizyodezlerle ya da
dijitlerin birleştirilmesiyle kombine edilmelidir,
ancak hiperplazik dokular küçültüldükten sonra tekrardan büyümektedir.
Gerektiğinde amputasyon çözüm olabilir.
Bacak uzunluk farkı epifizyodez ya da
kallotazis yöntemleriyle giderilir.
Erken çocukluk döneminde genu valgumu düzeltmek
için yapılan osteotomilerle sağlanan düzelme kalıcı olmamaktadır. Mümkünse
ergenlik çağına kadar bekleyip
hemiepifizyodez tercih edilmelidir.
Omurga deformiteleri breys tedavisine yanıt
vermez. Füzyon ve
instrumentasyon yapılsa dahi düzelmede kayıp beklenir.
Nadir de olsa PS’nda görülen tuzak nöropatileri
için gerekli cerrahi gevşetme işlemleri yapılır.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.