AKUT HEMATOJEN OSTEOMİYELİT
Kan yoluyla yayılan mikroorganizmaların oluşturduğu kemik infeksiyonuna
hematojen
osteomiyelit denir. Klinik belirtilerin başlama tarihi 2 haftayı
geçmediyse akut, 2 hafta ila 12 hafta arasındaysa subakut, 12 haftadan
fazlaysa kronik osteomiyelitten söz edilir.
Kemik infeksiyonu tedavisinin oldukça güç olmasının yanı sıra kısalık,
deformite, patolojik kırık, eklemde hareketin kısıtlanması,
amputasyon ve
dezartikülasyona varabilen yinelemeler, çoklu apse,
amiloidoz ve
septisemi gibi çok sayıdaki komplikasyonuyla ortopedinin en zor konularından biridir.
Genel Özellikler
Modern tanı ve tedavi yöntemlerindeki baş döndürücü iyileştirmelere karşın
kemik ve eklem infeksiyonları tüm dünyada hala en çok
morbidite yaratan
hastalıklar arasında yer almaktadır. Sağlık ve beslenme koşullarının iyi
olduğu ülkelerde dahi her yıl 100.000 çocuktan yaklaşık 8’inde akut
hematojen osteomiyelit (AHO) görülmektedir.
AHO 10 yaşın altındaki çocuklarda görülür. AHO olgularının yarısından biraz
fazlası 5 yaşın altındaki çocuklardır.
Erkek çocuklar, travmaya daha çok uğradıklarından olsa gerek, kızlara göre
iki kat daha fazla AHO’e yakalanır.
Her ne kadar osteomiyelit herhangi bir kemikte
olabilirse de olguların yaklaşık 2/3’sinde tutulan kemik sırasıyla
femur,
tibia ve
humerustur
Çoğu olguda tek infekte odak bulunmasına karşın, özellikle yeni doğanda ve
süt çocuğunda olmak üzere infeksiyon çok odaklı da olabilir.
Oluşma Mekanizması
Çocukta kemik infeksiyonu travma sonucu oluşan delici bir yaradan
mikroorganizmaların kemiğe ulaşması şeklinde ya da yakındaki bir infeksiyon
odağından kemiğe yayılması biçiminde olabilir, ancak çocuklarda osteomiyelit
çoğunlukla kan yoluyla gelen mikroorganizmaların kemiğe yerleşmesi ile olur
(AHO). Kan yoluyla kemiğe ulaşan mikroorganizmalar kemiğe besleyici (nütrisyen)
arterler aracılığıyla girer ve metafize yerleşir. Çocuklarda görülen kemik
infeksiyonu hemen her zaman akut olarak gelişir.
AHO’in oluşmasında birçok faktörün birlikte etki ettiği bilinmektedir.
Damar Yapısı.
AHO belirgin bir şekilde kemiğin
metafiz kısmını tutar. Kıkırdak büyüme
plağını geçemeyen damarlar büyüme plağına komşu metafizde ilmik şeklindeki
terminal
arterlere dönüşür. Kan ilmik şeklindeki bu terminal arterler
aracılığıyla geniş venöz
sinuzoidlere boşalır. Havuz şeklinde olan venöz
sinuzoidlerde kan akımı yavaşlar. Kan akımının yavaşlaması bazı kan
hücrelerinin ve varsa mikroorganizmaların ilmik şeklindeki terminal
arterlerin duvarlarında bulunan ufak gediklerden damar dışına sızmasına yol
açar. Damar dışına çıkan patojen mikroorganizmalar buraya yerleşip çoğalarak
infeksiyon odağı oluşturur.
Fagositik Aktivite.
Kemiğin metafiz bölgesinde
diyafize oranla çok daha az hücre bulunur. Bu da
vücuda zararlı unsurları fagositoz yoluyla ortamdan uzaklaştıran
retiküloendotelyal sisteme (RES) ait hücrelerin az sayıda olmasına yol açar.
RES hücrelerinin sayısındaki yetersizlik özellikle metafizin büyüme plağına
komşu bölgesinde dikkat çekici orandadır. Yapılan deneysel çalışmalarda kana
bakteriler verildikten sonra ilk yanıtın diyafizdeki kemik iliğinde bulunan
RES hücreleri tarafından verildiği ve burada kısa zamanda bakterilerin
ortadan kaldırıldığı gösterilmiştir. Ancak bu durum metafizde infeksiyon
odağının gelişmesine engel olamamıştır.
Hızlı Büyüme.
Metafizler bol miktarda kan damarı içerir. Kan yoluyla kemiğe ulaşan
mikroorganizmalar bu nedenle kanın en çok dolaştığı, diğer bir deyişle
kemikte büyümenin en hızlı olduğu kısımda toplanma olanağı bulur. Diğer
taraftan, metafizde çoğalan mikroorganizmaları alt etmek için harekete geçen
inflamatuvar hücreler hızla büyüyen bir kemikte daha fazla spongiöz kemik
bulunduğundan daha uzun bir yol kat etmek zorundadırlar ki bu durum
mikroorganizmaların çoğalmasına daha çok zaman tanır.
Kemik Anatomisi.
Kemiğin diyafizi tıkız kemik lamellerinden ibarettir. Halbuki metafizdeki
korteks daha gevşek örgülü bir kemik dokusuna sahiptir ve
mikroorganizmaların oluşturduğu
pürülan sıvının rahatlıkla
periost altına
açılmasına izin verir. Eğer söz konusu metafiz bölgesi eklem içinde yer
alıyorsa infeksiyon ekleme de yayılarak morbiditeyi arttırır ve tedaviyi
güçleştirir.
Travma.
Travmanın kemikte infeksiyona karşı direnci azalttığı ve bir
locus minoris resistentia
(düşük dirençli odak) oluşturduğu çok önceden beri bilinen bir durumdur.
İlmik şeklindeki terminal arterlerin açıldığı venöz sinuzoidlerde ufak bir
travmayla dahi minik pıhtıların ve hematomların oluşabildiği ve buranın bir
infeksiyon odağına dönüşebildiği ileri sürülmektedir. Her ne kadar bu
ilişkiyi kanıtlayan deneysel çalışmalar varsa da aksi yönde de bazı
çalışmalar vardır.
Ne var ki, travmanın AHO’in patogenezinde rol
oynadığı birçok hekimin gözlemiyle sabit bir konudur.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.