Tedavi
Doğumsal diz çıkığında tedaviye bebek doğar
doğmaz başlanır. Dizin yapabildiği pasif
fleksiyon derecesi tedavi yöntemini
belirleyen başlıca unsurdur. Bu nedenle dizin tam fleksiyona gelebildiği
doğumsal diz hiperekstansiyonunda diz önündeki gerginliği gidermek,
özellikle de kuadriseps
kontraktürünü açmak
için düzenli germe egzersizleri yapılır ve dizi fleksiyonda tutan atel
kullanılır. Nadiren dizi 90 derece fleksiyona getirmek mümkün olmaz. Bu
durumda ufak bir kesiden girilerek
lateral ve medial vastus kasları ile
retinakulum kesilir (perkütan kuadriseps resesyonu).
Doğumsal diz sublüksasyonunda amaç tam
redüksiyonu sağlamak ve diz hareket açıklığını arttırmaktır. Bu amaçla
hastaya uygulanan manüplasyon çok nazik olmalıdır. Diz önündeki gergin
yapıları esnetmek için bacaktan uzunlamasına çekerken
tibia platosu
arkaya doğru bastırılır. Bu sayede
femur kondillerinin altına getirilmiş
olan tibia platosu dize fleksiyon yaptırıldığında
femur kondillerinin altından kayarak
redükte olur. Redüksiyon gerçekleşmeden
dizi fleksiyona zorlamak
epifiz hasarı oluşturabileceğinden sakıncalıdır. Örneğin,
bilinçsiz yapılan manüplasyonda tibia üst uç epifizinin arka kısmı hasar
görerek kapanırsa tibiada
açıklığı arkaya bakan yay şeklinde deformite gelişir (prokurvatum
deformitesi). Tekrarlayan manüplasyonlarla diz hareket açıklığı
arttırıldıktan sonra diz fleksiyondayken uzun bacak alçısına alınır. Dize 90
dereceyi aşan fleksiyon kazandırılana dek haftada bir değişen alçı uygulanır.
Alçılama süreci bittikten sonra hastaya birkaç ay daha dizi 90 derece
fleksiyonda tutan atel kullandırtılır. Çift taraflı olguda, ya da
gelişimsel kalça displazisinin
eşlik ettiği olguda atel yerine
Pavlik bandajı tercih edilir. Dört ila
altı haftalık manüplasyon ve alçılama sonrası dize kazandırılan fleksiyon
derecesi 90 dereceyi aşmıyorsa perkütan kuadriseps resessiyonu uygulanır. Üç
aylıktan sonra müracaat ettirilen olguda tedaviye doğrudan perkütan
kuadriseps resessiyonu ile başlanır. Gerek doğumsal diz hiperekstansiyonunda,
gerekse doğumsal diz sublüksasyonunda yineleme görülmesi nadir bir durumdur.
Doğumsal diz çıkığında öncelikle manüplasyon ve
alçılama denenir. Kuadriseps kontraktürünü yenmek için
Botulinum toksin A’dan yararlanılabilir.
Lokal anestezi ile kuadrisepsi innerve eden femoral sinirin uyuşturulması da
(rejyonel blok) diğer bir seçenektir. Manüplasyona doğum sonrası hemen
başlanırsa sonuç almak mümkündür, ancak zaman geçtikçe (> 3 ay) dizi redükte
etmek mümkün olmaz. Genelleme yapmak gerekirse, doğumsal diz çıkığının
manüplasyon ve alçılama ile tedavi edilebilme olasılığı 3 aylıktan ufak 3
çocuktan 2'sinde mümkün olabilirken, 3 ila 6 ay arasındaki 3 çocuktan ancak
1'inde mümkün olabilmektedir. Redükte olamayan DDÇ’nda cerrahi girişim
gerekir.
Cerrahi girişim için alt yaş sınırı 3 ay
olmakla birlikte eşlik eden diğer anomalilerin varlığına ve seyrine göre
zamanlama değişebilir, ancak 2 yaşından sonra stabil bir diz elde etmek pek
mümkün olmaz.
Cerrahi girişim sırasında kuadriseps tendonu
V-Y tarzında uzatılır (kuadrisepsplasti) ve kapsülün kontrakte ön kısmı yan
bağlara kadar gevşetilir. Kuadriseps tendonu fazla uzatıldığında diz
ekstansiyon
gücünde azalma olur. Ayrıca, kuadriseps kasında gelişen
fibrozis diz fleksiyonunu kısıtlayabilir.
Bu sorunlarla karşılaşmamak için kuadrisepsplasti yerine
femurdan
kısaltma yapmak diğer bir seçenektir. Ameliyattaki gaye en az 60 derece
fleksiyona ulaşmaktır. Lateral ve medial
hamstringlerin
tendonları serbestleştirilerek
redüksiyon sonrası arkaya, normal yerlerine kaymaları sağlanır.
İliotibial band
gevşetilerek dizdeki valgus
giderilir. İleri valgus söz konusuysa lateral gevşetme yapılırken diz
medialinde yer alan yumuşak dokular güçlendirilir (medial kapsül büzülür ve
vastus medialis kası
distale ve
laterale
ilerletilir). Ameliyat sonrası 3 ila 4 aylığına diz fleksiyonda alçı
uygulanır. Daha sonra yoğun fizyoterapiyle dizde tam ekstansiyon hedeflenir.
Bağ gevşekliği bulunan çocuklarda redüksiyon
sonrası dizde instabilite gelişmesi ve yineleme sıktır. Ön çapraz bağın
(ÖÇB) bulunmaması burada en büyük etken olarak gözükmektedir. Bu nedenle diz
açık redüksiyonu sırasında ön çapraz bağın bulunmadığı görülürse ve hastada
bağ gevşekliği yapan bir sendrom varsa (örneğin,
Larsen sendromu), iliotibial band diz
içine nakledilmek suretiyle ÖÇB rekonstrükte edilir.
Artrogripozis ve
spinal disrafizm gibi nöromüskuler
hastalıklarda ise böyle bir instabilite veya yinelemeye pek rastlanmaz,
ancak diz hareket açıklığında azalma beklenir.
Çift taraflı olguda yineleme olasılığı daha
fazladır, ancak bu durum çift taraflı olgulara daha çok bağ gevşekliği ile
seyreden sendromların eşlik etmesi ve bu sendromlarda ÖÇB eksikliğinin çok
daha fazla görülmesiyle açıklanabilir. Tek taraflı olguda ise redüksiyon
sonrası dizin stabil kalması büyük olasılıktır.
Aynı tarafta kalça ve ayak sorunları olan
olguda dizler 45 derece kadar fleksiyon yapabiliyorsa Pavlik bandajı ile her
iki seviyedeki patolojiyi düzeltmek mümkün olur. Eğer diz redüksiyonu
sağlanamıyorsa dize yapılacak cerrahi girişim kalça çıkığı tedavisinden önce
yapılmalıdır. Eğer ayakta (da) bir deformite söz konusuysa onun da tedavisi
Pavlik bandajı ile birlikte yapılabilir, ancak tedavi önceliği dizde, sonra
da kalçadadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.