Tedavi
Endikasyonlar
Klinik görünüm ile işlevsel kaybın çok değişken olması her olgunun değişik
açılardan ayrı ayrı değerlendirilmesini gerekli kılar. Tedavi planlaması
yaparken göz önüne alınması gereken hususlardan ilki klinik görünümün
derecesidir.
Olguların sadece klinik görünüm esas alınarak değerlendirildiği Cavendish
sınıflamasına göre, omuzlarda asimetrinin görülmediği, varsa bile çocuk
giyinikken fark edilemeyecek ölçüde hafif olduğu olgular Grade I olarak
nitelendirilir. Grade II olgularda omuzlar yine aynı seviyededir, ancak
çocuk giyinik dahi olsa
skapula üst-iç köşesi ense oylumunda
kabarık olarak fark edilir. Grade III olgularda tutulan taraf omuzu diğer
tarafa göre 2 ila 5 cm daha yukardadır ve deformite gizlenemeyecek ölçüde
bellidir. Grade IV olgularda ise omuzlar arasındaki seviye farkı çok daha
fazladır ve skapula üst köşesi neredeyse kafa ardına değecek kadar yukarda
ele gelir. Cavendish sınıflaması tek taraflı olgular için düşünülmüştür;
çift taraflı olgularda ayrım zordur.
Skapula spinasının T2 ila T4
transvers
çıkıntıları arasında bulunduğu Cavendish Grade I olgularında
pasif germe egzersizleri ile aktif egzersizler yaptırılarak kusurlu kasların
güçlenmesi ve omuzdaki hareket kapasitesinin korunması amaçlanır (trapez
çalışması, barfiks, şınav vb.). Grade II ve III olgularda cerrahi girişim
gerekir. Özellikle Grade II olgularda cerrahi girişim sonrası çoğunlukla
görülen çirkin yara nedbesinin yarattığı kozmetik kusur aileye iyi izah
edilmeli ve bu husus ile görünümde sağlanacak düzelme arasındaki tercih
aileye bırakılmalıdır. Grade IV olgularında ise cerrahi girişimle farkedilir
bir düzelme sağlamak çoğunlukla mümkün değildir.
Değerlendirmede dikkat edilecek ikinci husus ileri anomalilerin eşlik edip
etmediğidir. Kozmetik olarak belirgin düzelmeyi olanaksız kılacak ölçüde
Klippel-Feil
sendromu, ya da ileri doğumsal
skolyoz
veya kifoz
gibi doğumsal bir anomalinin varlığı cerrahi girişimden iyi sonuç alınmasını
engeller. Ayrıca deformiteyi gizleyen, ilerleme özelliği olmayan doğumsal
skolyoz varlığında hemen karar verilmemelidir.
Üçüncü husus hastanın yaşıdır. Yapılacak cerrahi girişimin erken yaşda
yapılmasının gerek işlev, gerekse görünüm açısından oldukça yararlı olacağı
açıktır, ancak cerrahi girişim için alt yaş sınırı tartışmalıdır. Alt yaş
sınırı olarak 6 ay önerilmekle birlikte cerrahi teknikde anatomiye bağlı bir
takım güçlükler ve düzgün fizyoterapi yaptırılamaması, böyle geniş bir
cerrahi girişim için 2 yaşın bitiminin beklenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu
süre ayrıca ailenin tercihinin oluşmasına olanak tanımaktadır. Çocuğun yaşı
ilerledikçe işlev ve görünüm açısından cerrahi girişimden elde edilecek
sonuç da azalmaktadır. Genelde kabul edilen Cavendish Grade II ve III
olgularda en iyi sonuçların 6 yaşa kadar alındığıdır. 8 yaşın üstündeki
olgularda kola giden sinirlerde hasar (brakial
pleksus hasarı) sözkonusu olabildiği gibi düzeltim derecesi de
pek tatminkar değildir.
Dördüncü husus fonksiyonel kısıtlılıkdır. Özellikle omuz
abdüksiyonundaki kısıtlılığın omovertebral kemiğe, ya da skapula
ile göğüs kafesi arasındaki yapışıklıklara bağlı olduğu olgularda işlev
açısından cerrahi girişimden sonuç almak mümkündür. Ancak skapula
çevresi kaslarda
hipoplaziye bağlı güçsüzlük, ya da kas
aplazisi
varsa veya skapula kaburga anomalilerine bağlı şekli bozuk bir göğüs
duvarında sabitse, işlevsel açıdan cerrahi girişimin fazla bir katkısı
olmayacaktır.
Beşinci husus deformitenin çift taraflı olup olmadığıdır.
Son husus ailenin cerrahi girişimden beklentisidir. Bu husus dikkatlice
araştırılmalı, özellikle Cavendish Grade III gibi ileri olgularda, ya da
skolyoz gibi bir takım doğumsal deformitenin eşlik ettiği durumlarda,
çocuğun görünüm ve işlev açısından kazançları ile çirkin nedbe dokusu ve
sırtta bir kısım deformitenin devamından oluşan olumsuzluklar arasında karar
verme durumunda olan ailenin gerçekçi bir beklenti çizgisine çekilmesine
özen gösterilmeli, ancak aile korkutulmamalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.