Komplikasyonlar
Çocuk femur boynu kırığı yüksek oranda
komplikasyon gelişmesi nedeniyle önem kazanır. Bu komplikasyonların büyük
bir kısmı yaralanma sırasında oluşur, ancak iyatrojenik olanlar da az sayıda
değildir. Ciddi komplikasyonların başında avasküler nekroz gelir. Kırıkta
kaynamama, kötü kaynama (koksa vara) ve büyüme plağında erken kapanma diğer
ciddi komplikasyonlardır.
Avasküler Nekroz
Çocuk femur boynu kırığının en korkulan
komplikasyonudur, çünkü kısa ve uzun dönem etkileriyle hastanın yaşantısını
ileri derecede kısıtlar. Kalçadaki düzensizlik kısa dönemde kalça ağrısına,
kısalık aksamaya, koksa vara ise yalpalayarak yürüyüşe (Trendelenburg
yürüyüşü) neden olur. Uzun dönemde görülen etkisi ise kalçada kireçlenmeye (dejeneratif
artrit) yol açması şeklindedir.
En sık 3 ila 8 yaş aralığındaki çocuklarda
gelişir.
Femur başında avasküler nekroza neden olan
durum esas olarak yaralanma sırasında meydana gelir. Femur başını besleyen
damar ağının, yaralanma sırasında kopması, gerilmesi ve tromboze olması
nedeniyle başın bir kısmını, ya da tamamını besleyememesi avasküler nekrozun
esas nedenidir. Bu durum travmanın şiddetinden çok femur başını besleyen
damar ağının özelliğinden kaynaklanır. Femur boynu boyunca, ancak kemik
korteksin dışında ve perikondriumla örtülü olarak seyreden bu damar ağı
kortekste kırılma meydana geldiğinde kolayca hasarlanır. Kırığın deplase
olması hasarlanan damar sayısını, dolayısıyla da avasküler nekroz
olasılığını arttırır. Bu nedenle ayrıksız femur boynu kırığında avasküler
nekroz oranı oldukça düşüktür. Kırık uçlarının deplasmanının verdiği zarar
sadece bir kerelik damar hasarıyla sınırlı değildir. Ayrık duran kırık
uçları sağlam kalan damar yapılara basarak ve onları gererek de zarar
vermeye devam eder. Bu nedenle femur boynu kırığının redüksiyonu acildir ve
kırığın kapalı redüksiyonu nazik bir biçimde yapılmalıdır.
Avasküler nekroz açısından, kırık uçlarının
deplasmanı kadar kırık hattının femur boynunun neresinden geçtiğinin de
önemi vardır. Bu da femur başını besleyen damar ağıyla yakından ilgilidir.
Kırık hattı damar ağından uzaklaştıkça avasküler nekroz oranı da o kadar
azalır. Delbet sınıflamasındaki tiplere göre avasküler nekroz oranlarını
sıraladığımızda sırasıyla % 40, % 30, % 20 ve % 5 oranlarının elde edilmesi
bu görüşü destekler. Avasküler nekrozun en yüksek oranda görüldüğü femur
boynu kırık tipi çıkıkla birlikte olan transepifizer kırıktır (tip I B).
Olguların hemen hemen tamamına yakınında avasküler nekroz gelişir.
Hastanın yaşının da avasküler nekroz açsısından
önemli olduğu, 12 yaşından büyük çocukta avasküler nekroz riskinin arttığı
bildirilmektedir. Muhtemelen bu durum ufak çocukta femur boynunda damarları
içeren prekondriumun kalın olmasından ve remodelasyon yeteneğinin daha fazla
olmasından kaynaklanmaktadır.
Avasküler nekroz riskini arttıran bir diğer
unsur da kırık hattından gerçekleşen kanamanın kalça eklem kapsülünü
doldurması ve kanamanın devam etmesiyle kapsül içi basıncın artması sonucu
korteks dışında seyreden damarsal yapılardaki kan dolaşımının bloke
olmasıdır. Kan tamponadı denen bu durumu ortadan kaldırmak için kalça
eklemine yapılacak aspirasyonla kanın eklemden uzaklaştırılması önerilir.
Femur boynu kırığında kırık redüksiyonunun acilen yapılması bu açıdan da
önemlidir. Her ne kadar çelişkili yayınlar mevcut olsa da kalça aspirasyonu
basit, kolay ve komplikasyonu pek de olmayan (acil şartlarda yapıldığında
infeksiyon riski) bir müdahaledir ve yapılmamasını haklı kılacak bir neden
yoktur. Kalça aspirasyonu skopi kontrolü altında yapılır. Adduktor longus
kası arkasından kalın bir iğne ile girilerek ekleme rahatça ulaşılır. Kırığa
acil müdahale edecek koşullar mevcutsa kalça aspirasyonu kanın tekrardan
toplanmasını önlemek için kırık redükte edilip rijid tespit sağlandıktan
sonra yapılır. Kırığa açık redüksiyon uygulanmışsa hematomun drenajı için
anterior kapsülde pencere bırakılır.
Femur başında avasküler nekroz riskini azaltan
bir diğer unsur erken müdahaledir. Kırık redüksiyonun ilk 24 saat içinde
yapılamamasının avasküler nekroz olasılığını arttırdığı bilinmektedir. İlk
24 saat içinde yapılan yeterli bir müdahale (redüksiyon + stabil osteosentez)
avasküler nekrozla sonuçlanacak olayları muhtemelen geri
döndürülebilmektedir. Kırık uçlarının tespit edilerek tekrarlayan damar
hasarının ve kan tamponadının önlenmesinin bunda rolü büyüktür. 48 saatten
sonra yapılan müdahale ile ancak 1 hafta sonra gerçekleştirilebilen müdahale
arasında ise anlamlı bir fark yoktur.
Avasküler nekroze ait klinik bulgular
çoğunlukla kırıktan sonraki ilk 1 yıl içinde görülür (ortalama yaklaşık 9.
ayda). Bazen bu süre 2 aya kadar inebilir, bazen ise 2 yıla kadar herhangi
bir yakınma görülmez. Bu nedenle femur boynu kırığı geçirmiş bir çocuk,
kırık kaynasa dahi, en az 2 yıl boyunca seri radyografilerle izlenmelidir.
Belirtiler kasık ağrısı şeklinde başlar. Hasta
aksar. Sinovite bağlı kalça eklem hareketinde bir miktar kısıtlanma gözlenir.
Çekilen radyografide femur başında önce oseopeni, sonrasında da avasküler
sahada skleroz görülür. Radyolojik bulgular Perthes hastalığındaki bulgulara
benzer. Sklerotik alanda translüsan alanların belirmesiyle femur başı
parçalı (fragmante) görünüme kavuşur. Bunu başta düzleşme ve çökme (kollaps)
izler. Avasküler nekroza ait bulguları basit radyolojik incelemede
görebilmek için aylarla ifade edilen uzun bir süre beklemek gerektiğinden,
erkenden avasküler nekroz tanısını koyabilmek için MR görüntülemeden
yararlanılır. MR görüntüleme avasküler nekrozu ve bulunduğu alanı erkenden
gösteren hassas bir tetkiktir, ancak kullanılan osteosentez materyalinin
paslanmaz çelikten imal edilmediğinden emin olmak gerekir. Herhangi bir
nedenle MR görüntüleme yapılamayan hastada yine erken dönemde bulgu veren
kemik sintigrafisine başvurulabilir. Kemik sintigrafisinde avasküler saha
radyoizotopların tutulamadığı, soğuk bir alan olarak görüntülenir.
Avasküler nekroz sonucu proksimal femur büyüme
plağından gerçekleşen büyümenin tam olarak gerçekleşememesi, ancak sağlam
kalçada büyümenin normal devam etmesiyle bacak uzunlukları arasında zamanla
fark meydana gelir. Kısalığa yol açan bir diğer neden çökme (kollaps) sonucu
femur başı yüksekliğinin azalması ve büyüme plağının erken kapanması sonucu
gelişen koksa varadır. Trokanter majör bölgesini besleyen damar ağı ile
femur başını besleyen damar ağı biribirinden farklı olduğundan femur başı
büyüme plağının kanlanması bozulmuşken trokanter majör büyümeye devam eder
ve böylelikle femur üst uçta koksa vara gelişir. Sonuçta kalça abdüktor
kaslarının yapıştığı trokanter majörun tepesi femur başı merkezine yaklaşır,
hatta onun kranyaline geçer. Bu durum kalça abdüktor kaslarında (gluteal
kaslar) göreceli bir kısalık oluşturur ki, bu da kas gücünde azalmaya yol
açar. Sonuçta, kısalığa bağlı aksamaya yalapalayarak yürüyüş (Trendelenburg
yürüyüşü) eklenir. Kasığa vuran kalça ağrısı zamanla şiddetlenir. Kalça
eklem hareket açıklığı da buna paralel kısıtlanır.
Femur boynu kırığı sonrası görülen avasküler
nekroz için Ratliff sınıflaması kullanılır. Prognoza yönelik olan bu
sınıflamaya göre avasküler nekroz üç tipe ayrılır.
Tip I avasküler nekrozda femur başının tamamı
ile eski kırık hattına kadar olan komşu femur boynu kısmında avasküler
nekroz gelişir. En sık görülen ve en kötü prognoza sahip avasküler nekroz
tipidir (olguların yaklaşık % 60’ı). Bu bölgede gelişen yaygın sklerozu
femur başında tam bir çökme izler. Hatta femur başı sublükse de olabilir.
Nadiren hasta bu durumu sınırlı bir alanda görülen az bir çökme ile atlatır.
Lateral epifiz ve metafiz damar ağının hasar görmesi sonucu oluşur.
Tip II avasküler nekrozda femur başının sınırlı
bir kısmında avasküler nekroz gelişir. Bu alan hemen her zaman femur başının
üst, ön ve laterali, yani femur başının yük taşıyan kısmıdır. Hastaların
yaklaşık % 25’inde görülür. Femur başında asgari bir çökme ile karşılaşılır.
Prognozu tip I’e göre çok daha iyidir. Lateral epifiz damar ağının epifize
girmeden önce hasarlanmasına bağlıdır.
Tip III avasküler nekrozda eski kırık hattından
büyüme plağına kadar olan femur boynu kısmında avasküler nekroz gelişir.
Olguların yaklaşık % 15’inde görülür. Femur başı tutulmadığından en iyi
prognoza sahip tiptir.
Çocuk femur boynu kırığı komplikasyonları
arasında en ciddi olanı avasküler nekrozdur. Bu durum sık görülmesinden çok
kalıcı hasar bırakan bir durum olması ve koksa vara, kısalık, femur başı
epifizinde erken kapanmanın aksine, tedavi seçeneklerinin nerdeyse her zaman
başarısız kalmasından kaynaklanır. Tedavi hastalığın doğal seyrini
genellikle pek az değiştirir. Hasta bu amaçla tedavi görsün görmesin
olguların yaklaşık % 60’ında hastalık kötü sonuçlanır. Hastalığın uzun dönem
sonuçlarını etkileyen en önemli unsur femur başında gelişen avasküler
nekrozdur.
Avasküler nekroz tedavisinin ana hedefi femur
başının canlılığını olabildiğince koruyarak asetabulum içinde tutmaktır.
Femur başı ile asetabulum arasındaki uyumsuzluğa bağlı olarak sublüksasyonun
gerçekleşmesi tabloyu daha da ağırlaştırır.
Avasküler nekroza bağlı olarak oluşan sinovitin
neden olduğu kalça ağrısı başlar başlamaz hasta istirahate alınır. Femur
boynu kırığı kaynamış ve de hastaya basma izni verilmişse kalça ağrısı
geçene kadar bu izin iptal edilir. Kalça ağrısı geçse de uzun süre hastanın
koltuk değneği ile ancak kısmi basmasına izin verilir. Bu süre içerisinde
kalça hareket açıklığını koruma amaçlı aktif güçlendirme ve pasif germe
egzersizlerine başlanır.
Kırık kaynamışsa osteosentez materyali
çıkartılır. Büyüme plağını geçen vida uçları femur başındaki çökmeyle
birlikte eklem içine girebilir. Vidaların çıkartılması bu komplikasyonu
önler. Ayrıca, vidaların çıkartılması dekompresyon etkisi yaparak ağrıda
azalmaya neden olur ve yeniden oluşan damarların vidaların çıkmasıyla açılan
boşluklardan nekrotik sahaya ulaşmasını sağlar. Bu amaçla bir adım daha
ileri gidilerek skopi kontrolü altında özel oluklu matkap uçları (drill)
kullanılarak avasküler nekroz sahası birkaç yerden delinir (core
decompresion). Çocuk büyükse (> 10 yaş) avasküler nekroz sahasına kor
dekompresyon yapılan tünelden (tercihan damarlı) fibula grefti yerleştirlir.
Akut ağrılı dönem atlatıldıktan sonra Perthes
hastalığında kullanılan kalçayı yükten kurtaran cihazlar kullanılabilir.
Femur başı taşıma yüzeyine (başın üst, ön ve dış kısmı) sağlam femur başını
getirme olanağı varsa femur üst ucunda varus veya valgus osteotomileri
yapılabilir. Avasküler nekrozun sekel döneminde femur başının güvenli
cerrahi çıkık yöntemiyle tıraşlanması, ya da küçültülmesi denenebilir.
Eskiden önerilen kalça artrodezi çok nadir koşullarda yapılabilir. Erişkin
yaşta total kalça artroplastisi ile ağrısız, hareketli bir kalça
sağlanabilir.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.
Trokanter majörün tepesi femur başı eklem düzeyinden daha kranyaldedir.