Genel Özellikler ve Nedeni Klinik Görünüm Tanı ve Tedavi
 
 ☰  
 aç

Klinik Görünüm

Taşıyıcılarda herhangi bir klinik belirti ve bulguya rastlanmaz.

GBA geninde 400’den fazla değişik mutasyon tanımlanmıştır. Bu nedenle farklı genotipe (genetik yapı) sahip olan hastalar farklı fenotipe (klinik görünüm) sahiptir. Klinik belirtilerin çeşitliliği ve şiddeti hastadan hastaya değişir.

 

Santral sinir sisteminin (beyin ve omurilik) tutulumu ve hastalığın ortaya çıkış yaşı esas alınarak Gaucher hastalığı 3 değişik gruba ayrılır. Tip 1, 2 ve 3 Gaucher hastalığı olarak adlandırılan bu grupların dışında ayrıca perinatal-ölümcül şekil ve kardiyovasküler şekil olmak üzere 2 ayrı grup daha bulunur.

 

Tip 1 Gaucher hastalığı en sık rastlanan gruptur (nöronopatik olmayan tip ya da erişkin tip). Beyaz ırkta tüm Gaucher hastalarının yaklaşık % 90 ila 95’ini oluşturur. Doğu Avrupa kökenli Eskenazi Yahudi topluluğunda oldukça sıktır. Etnik özellik sadece tip1 Gaucher hastalığında bulunur, ancak tip 2 ve tip 3 Gaucher hastalığı böyle bir özellik yoktur.

 

Gaucher hastalığına özgü klinik belirti ve bulgular kişiden kişiye çok farklılık gösterir. Bazı hastalar klinik belirti vermezken, bazılarında ise ciddi komplikasyonlara yol açan ciddi bir tablo söz konusudur.

 

Santral sinir sistemi tutulmaz. Beyaz ırkta görülen Gaucher hastalığında santral sinir sisteminin hastalığa yakalanmadığı bildirilmektedir.

 

Hastalık genellikle 20 yaşından önce belirti verir. Erken yaşta klinik belirti verenlerde hastalık daha ciddi seyreder.

 

Glukoserebrosidlerin biriktiği karaciğer ve dalakta büyüme saptanır (hepatosplenomegali). Benzer şekilde lenf düğümlerinin de büyümüş olduğu gözlenir Büyüyen karaciğer ve dalak şiş bir karına yol açar. Gerginlik nedeniyle hasta karın ağrısı çeker. Bu nedenle hasta çoğu kez yemeğini bitirmeden sofradan kalkar.

 

Anormal miktarda biriken glukoserebrosidler kemik iliğinde basınç artışına yol açarak kan dolaşımını önler. Artan kemik iliği basıncı ve kan dolaşımının bozulması kolda veya bacakta lokal ağrıya neden olur. Kemik krizi olarak adlandırılan bu durumda yerel kızarıklık, ısı artışı, sistemik ateş ve akyuvarların sayısında artış (lökositoz) saptanır. Hasta ilgili ekstremitesini pek oynatmak istemez. Kemik infeksiyonunu andıran kemik krizinde ağrı bazen çok şiddetli olabilir. Kemik krizi genellikle birkaç hafta içinde hafifleyerek kendi kendini sınırlar. Ayrıca kemik korteksinin Gaucher hücreleri tarafından erozyona uğratılması sinsi, kronik kemik ağrısına da yol açar (daha çok uyluk distalinde).

 

Gaucher hücrelerinin istilasıyla zayıflayan kemik yapısı (osteoporoz ve osteopeni) travma olmadan da kolaylıkla kırılır hale gelir. Fazla deplase olmayan bu patolojik kırıklar kol ve bacakta görünümü bozan deformitelere neden olur. Kırık en sık femur proksimalinde ve omurgada birden fazla omurda görülür. Femur proksimalindeki kırık genellikle koksa vara deformitesine, omurlardaki kırık ise kifoza yol açar. Nadir de olsa omurilik ve kök basısı görülebilir. Avasküler nekroz sahasında da kırık meydana gelebilir. Kırık iyileşmesi biraz geç gerçekleşir.

 

Kemik iliğini ve dalağı dolduran Gaucher hücreleri kan hücrelerinin (eritrosit ve lökosit) yapımını da olumsuz etkileyerek kansızlığa (anemi) ve lökosit sayısında azalmaya (lökopeni) neden olur. Gaucher hücreleri bölünerek giderek kan yapıcı hücrelerin yerine geçer. Kan hücrelerinin yapımı azalırken dolaşımda olanlar da dalakta yakalanarak yıkıma uğrar. Anemi kolay yorulma ile kendini belli eder.

 

Lökopeni nedeniyle hasta infeksiyonlara karşı mücadelede daha savunmasız kalır. Osteomiyelit Gaucher hastaları için ciddi bir sorundur. Lökopeni ve kan dolaşımının engellenmesi nedeniyle yeterli yoğunlukta antibiyotiğin infekte bölgeye ulaşamaması tedaviyi güçleştirir ve osteomiyelit hemen her zaman kronikleşir. Gaucher hastalığında anaerobik mikroorganizmaların kemik infeksiyonuna yol açma olasılığı daha fazladır.

 

Kemik iliğinin Gaucher hücreleriyle dolması aynı zamanda pıhtılaşma mekanizmasında önemli rol oynayan trombositlerin yapımını da etkiler. Trombosit sayısındaki azalma (trombositopeni) kolay çürük oluşuna ve kanama sorunlarına yol açar. Hastalar sıklaşan burun kanamalarından, dişlerini fırçalarken dişeti kanamalarından ve bu kanamaların uzun sürmesinden yakınır. Ufak travmalardan, dişlere yönelik müdahalelerden ya da ufak cerrahi girişimlerden sonra uzun süren kanamalar görülür. Sıklıkla gastrointestinal ya da üriner sistemde kanamalar saptanır. Kanama sorunu daha ciddi boyutlarda olabilir; örneğin, beyin içi kanama ya da doğum sonrası durmayan kanama gibi.

 

Femur ya da humerus başında genişleyen Gaucher hücre yığınları kan dolaşımını bozarak avasküler nekroza neden olabilir. Genellikle çift taraflı olan femur ya da humerus başı avasküler nekrozunda başın bir kısmı ya da tümü tutulur. Femur başı avasküler nekrozu oldukça sıktır (olguların ¾’ünde). Kalçada ağrı ve aksama ile kendini belli eder.

 

Gaucher hastasının eklem ağrısından yakınması sık rastlanan bir durumdur. Kıkırdak hasarıyla hastada ciddi dejeneratif artrit gelişebilir.

 

Bazen akciğerlerde toplanan glukoserebrozidler kısa kısa soluk alıp vermeye neden olur.

 

Ciltte pigmentasyon bozuklukları vardır.

 

Tip 1 Gaucher hastaları tıbbi yardım almak kaydıyla normal yaşam sürelerini kaliteli bir şekilde doldurabilirler.

 

Tip 2 Gaucher hastalığı nadirdir (akut nöronopatik tip ya da infantil tip). Bebek daha 3 ila 6 aylıkken dalağın büyümesiyle (splenomegali) hastalık klinik belirti vermeye başlar. Genellikle ilk belirti olan splenomegalinin aksine karaciğerde büyüme her zaman görülmez. Emme ve yutma güçlüğü (disfaji) çektiğinden bebeğin gelişimi geri kalır. Gıdanın solunum yoluna kaçmasıyla yaşamı tehdit eden aspirasyon pnömonisi gelişebilir. Hipotonik bebek daha önce yapabildiği bazı motor becerileri yitirmeye başlar. Giderek santral sinir sisteminin (özellikle beyin sapı) tutulmasıyla ciddi nörolojik belirtiler ortaya çıkar (spastisite, sara nöbetleri, şaşılık vb.). Ses borusundaki spazm nedeniyle hasta nefes alırken ıslığa benzer kaba bir ses çıkartır (stridor). İleri derecede tutulum gösteren bebekte cilt naylona sarılmış gibi parlak, sıkı bir tabaka ile kaplanmıştır (kolloidon cilt). Cilt altında yaygın sıvı toplanması (hidrops) görülebilir. Bu tür cilt belirtileri olan çocuklar birkaç haftadan fazla yaşamaz. Diğer çocuklarda beyinde ağır nöron (sinir hücresi) hasarı meydana geldiğinden hastalar genellikle 2 yaşına varmadan kaybedilir. Kemik iliği tutulumu mevcutsa da hasta yeterince uzun yaşayamadığı için iskelet bulguları görülmez.

 

Tip 3 Gaucher hastalığı nadirdir (kronik nöronopatik tip ya da jüvenil tip). Beyaz ırk yerine daha çok Orta Doğu ve Hindistan ile Çin gibi Doğu Asya ülkelerinde görülür. Hastalığın şiddeti tip 1 ila 2 arasındadır. Tip 1’deki klinik belirti ve bulgulara ek olarak santral sinir sisteminde de tutulma mevcuttur. Hastalık tip 2’ye oranla daha geç yaşta (genellikle 10 yaşından önce) ve yavaş bir seyirle ortaya çıkar. Tip 3 Gaucher hastaları klinik tablo ve hastalığın seyri açısından çok farklılık gösterir. Göz bulguları dikkat çeker. Hasta içe ve dışa bakışta güçlük çeker (horizontal gaze palsy). Hastada hatta daha sonraları vertical gaze palsy de gelişebilir; yani, hasta yukarı ve aşağı bakmakta zorlanır. Hastanın istemsiz hareketler yaptığı görülür (ataksi). Elektrik şoku uygulanmışcasına hastada ani ve aşırı kasılmalar meydana gelir (miyoklonik nöbet). Hastalar sıkça solunum sorunu yaşar.  Zeka geriliği mevcuttur. Bazı hastalar erken yaşta kaybedilirken bazıları ise tedavi görmek kaydıyla 60 yaşına kadar yaşayabilir.

 

Perinatal-ölümcül şekil en kötü tiptir. Gaucher hastalarının yaklaşık % 5’inde görülür.  Yaşamı tehdit eden komplikasyonlar daha bebek doğmadan başlar. Bebek bazen ölü doğar. Yaşayabilenler ise doğumu izleyen 3 ay içinde kaybedilir. Cilt altında aşırı sıvı birikmesi nedeniyle bebek şiş görünür (anazarka). Bu durum özellikle yüzde çok belirgindir. Benzer şekilde başlıca akciğerler ve kalp olmak üzere iç organlarda ve seröz boşluklarda aşırı sıvı birikmesi vardır (hidrops fetalis). Cildin balık pulu görünümünü veren, ölü deri hücrelerinden oluşan kalın kuru döküntülerle kaplı olduğu görülür (ihtiyoz). Ayrıca kolloidon cilt gibi diğer bazı deri anomalileri de olabilir. Karaciğer ve dalağın büyümüş olduğu saptanır. Beyindeki kanamaya bağlı ciddi nörolojik bulgular ortaya çıkar. Eklemlerdeki fleksiyon kontraktürleri vardır.

 

Kardiyovasküler şekilde kalbe ait sorunlara merkezi sinir sistem bulguları eşlik eder. Çocuk gözlerini horizontal planda hareket ettirmekte ve hızla başka bir yöne çevirmekte zorluk çeker (okülomotor apraksi). Hastada ayrıca supranükleer oftalmopleji gelişir; yani, denge bozulduğundan hastanın yürümesi de etkilenir ve hasta aşağı bakmakta zorlanır. Konuşma, düşünme ve yutkunma da etkilenir. Kalbe ait sorunlar arasında ise mitral ve aort kapaklarında kireçlenme en başta gelir. Bu durum hipertansiyona yol açar. Dalakta büyüme görülebilir. Hastalar genellikle 30’lu yaşlara kadar yaşarlar.

 

Gaucher hastası gelişebilecek diğer bazı hastalıklar açısından risk altındadır. Söz konusu risk daha çok 50 yaşını bulmuş hastalar için geçerlidir.  Bu durumlar osteoporoz, Parkinson hastalığı ve kanserleşmedir. Gaucher hastalarında çok nadir de olsa karaciğer kanseri ve multipl miyelom gelişebilmektedir.

 

Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.

Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.

 

Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.