Tedavi
Klinik tablosu septik artrite uyan olguda kanda infeksiyon belirteçlerini
saptamak ve kan kültüründe patojeni ve hassas olduğu antibiyotiği belirlemek
için kan alındıktan ve yüzeysel eklem ise eklem ponksiyonu yapıldıktan sonra
zaman geçirilmeden hasta hastaneye yatırılarak yüksek dozda antibiyotik
tedavisine başlanır.
Kültür sonucu gelene kadar hastaya damar içinden (parenteral)
ampirik antibiyotik tedavisi uygulanır; yani en sık rastlanılan
mikroorganizma olan Staphilococcus aureusu
hedefleyen geniş spektrumlu bir antibiyotik
tedavisi uygulanır. Hastanın yaşadığı toplumda kemik eklem infeksiyonu
olgularının çok büyük bir kısmında (> % 90) patojen metisiline hassas
Staphilococcus aureus
(MHSA) ise ampirik
tedaviye sinovyal sıvıya da mükemmel şekilde nüfuz etmesi ve yüksek dozlarda
dahi yan etkilerinin kontrol edilebilir oluşu nedeniyle beta laktam
antibiyotiklerle başlanır. Bu grupta 1. kuşak sefalosporinler (örneğin,
sefazolin) en çok tercih edilen antibiyotiklerdir. Benzer şekilde nafsillin,
flukloksasillin, oksasillin gibi antistafilokok etkili beta laktamlar da
kullanılabilir. Sefazolinin tercih ediliş nedeni 4 yaşından ufak çocuklarda
artan sıklıkta görülen Kingella kingaenın
antistafilokok etkili penisilinlere 1. kuşak
sefalosporinler kadar duyarlı olmayışındandır.
Kingella kingae ayrıca
vankomisin ve klindamisin tedavisine de yanıt vermez.
Hastanın yaşadığı toplumda geçirilmiş kemik eklem infeksiyonlarında patojen
olarak
metisiline dirençli
Staphilococcus aureus
(MDSA) görülme sıklığı % 15’ten fazlaysa, ya da hasta daha önce MDSA’a
bağlı başka bir infeksiyon geçirmişse tercih edilen antibiyotik sinovya
sıvısında yüksek yoğunluğa ulaşabilen vankosindir. Böbrekler için toksik
olabilen vankomisinin yerine oral şekli de mevcut olan klindamisin tercih
edilebilir, ancak toplumda klindamisine karşı direncin % 15’den az olması
gerekir. Vücutta yaygın MDSA infeksiyonu söz konusuysa, ya da merkezi sinir
sistemi bulguları da varsa klindamisin pek etkili olamayacaktır.
Hem metisiline hem de klindamisine direncin yüksek olduğu toplumlarda kemik
eklem infeksiyonunda uygulanacak ampirik parenteral antibiyotik tedavisi
hakkında genel bir fikir birliği yoktur, ancak maliyeti ve toksitesi yüksek
olan linezolid, daptomisin ve seftarolin gibi yeni antibiyotiklerle sürdürülen
çalışmalar umut vericidir.
Eğer hastada orak hücreli anemi mevcutsa, hasta kısa zaman önce
Haemophilus influenzaeya
bağlı bir infeksiyon geçirmişse, septik artrit
gastrointestinal sistem (NTS)
veya solunum yolu (Haemophilus
influenzae) bulgularını takiben ortaya
çıkmışsa ampirik parenteral antibiyotik tedavisinde 3. kuşak
sefalosporinlerden birine (sefotaksim, florokinolon vb.) ya da florokinolona
yer verilmelidir.
Nisbeten avasküler ve kapalı bir ortam olan eklemde tek başına antibiyotik
tedavisinin etkili olmasını beklemek çoğunlukla eklemde geri dönüşü
olmayacak hasara ve infeksiyonun kronikleşmesine neden olur.
Akut hematojen osteomiyelitin aksine hasar görecek olan doku onarımı mümkün olmayan
hiyalen
eklem kıkırdağıdır. Üstelik etkili antibiyotiğin saptanması zaman alacaktır
(> 48 saat). Bu nedenlerden dolayı eklemdeki infekte sıvıyı boşaltarak ve
eklemi serum fizyolojikle yıkayarak inflamatuvar hücrelerden salınan
kondrolitik (kıkırdağı eritici) etkili mediatörleri ortamdan uzaklaştırmak, eklemde basıncı
azaltmak, kültür antibiyogramı için yeterli materyal almak ve patojen
sayısını düşürmek gerekir. Bu işlem zaman kaybedilmeden yapılmalıdır.
Tekrarlayan ponksiyonlar, artroskopik drenaj ve açık
artrotomi septik
artritte uygulanan cerrahi yöntemlerdir. Aralarında kesin sınrlar
bulunmamakla birlikte hastanın yaşı, başvuru bulguları, kemik infeksiyonun
eşlik edip etmemesi ve eklemin cinsi dikkate alınarak bir tercihte bulunulur.
Genelleme yapılacak olursa, ekleme göre değişmekle birlikte 4 yaşın
altındaki çocuğa artroskopik drenaj ve
debritman uygun değildir. Kemik
infeksiyonu eşlik ediyorsa yeterli bir debritman,
küretaj ya da matkap ucu
(drill) ile delik açma (perforasyon) açık artrotomi ile daha güvenceli bir
şekilde yapılır. Tekrarlanan ponksiyonlar artroskopik drenajın mümkün
olamadığı olguda denenebilir, ancak çoğu açık artrotomi yapılmasını
engelleyemez.
Septik artrite en sık rastlanılan diz ekleminde artroskopik drenaj tercih
edilir. Endoskopun sokulamayacağı ufak çocukta tekrarlanan ponksiyonla
eklemdeki sıvı boşaltılır ve serumla yıkanır. Tekrarlayan ponksiyonun
yeterli olmadığı saptanırsa açık artrotomiye geçilir.
Septik artritin ikinci sıklıkta görüldüğü kalça ekleminde hastanın yaşı
önemlidir. 18 ayın altındaki çocukta tanı genellikle geç konur ve infekte
odağın komşu kemikte olma olasılığı yüksektir. Bu nedenle infekte dokuların
debritmanın yapılabilmesi ancak açık artrotomi ile mümkün olur. Endoskopun
hacminin bu işlemi layıkıyla yapmaya uygun olduğu büyük çocukta (> 6 yaş)
kalça artroskopisi ile drenaj ve debritman yapılabilir, ancak yine de komşu
kemikte infekte odağın olduğu olguda ve geç başvuran hastada açık
artrotomiye başvurulması daha yerinde olur. Kalçada yapılan açık artrotomi
ile artroskopik drenajın uzun dönem sonuçları birbirinden farklı değildir.
Kalça artroskopisinin bilinen en büyük üstünlüğü hastaların daha erken
hastaneden ayrılabilmesidir.
Ayak bileğinde açık artrotomi basit olduğundan tercih edilir. Tekrarlanan
ponksiyonlar genellikle başarısız olur.
Omuz ekleminde artroskopik drenaj ön planda olmakla birlikte çoğu septik
artritinde kemikte de infeksiyon söz konusu olduğundan açık artrotomi kararı
alınır.
Acil olarak yerine getirilen cerrahi işlemden sonra elde edilen materyalden
üretilen mikroorganizmanın hassas olduğu antibiyotik seçilerek tedaviye
devam edilir. Septik artrite ait klinik belirtilerin gerilemesi, kan
kültürünün negatif çıkması ve kanda CRP’nin düşme eğilimine girmeye
başlamasıyla birlikte hastanın antibiyotik tedavisine yanıt verdiği
anlaşılır. CRP’nin yarılanma ömrü 19 saattir ve infeksiyonla mücadelede
başarı kazanılmışsa 7 ila 10 gün içerisinde normal değere iner. Bu özelliği
nedeniyle infeksiyonun izlenmesinde değerli bir belirteç özelliği taşır.
Eritrosit sedimentasyon hızı ise çok daha geç düşmeye başlar (> 3 hafta).
Eğer etken MHSA ise eskiden olduğu gibi etkili antibiyotiğin uzun süreyle damardan
(IV; intravenöz) verilmesine gerek yoktur. MHSA infeksiyonunda uzun süreli
(> 2 hafta) ile kısa süreli (< 1 hafta) IV antibiyotik tedavisi arasında
başarı açısından bir fark yoktur. Üstelik damara yerleştirilen katetere
bağlı komplikasyonlar oldukça fazladır (kateterin tıkanması, damardan
çıkması, katetere bağlı sekonder infeksiyon vb.). 4 ila 5 günlük damardan
antibiyotik tedavisi sonrası hastada klinik belirtilerin (sistemik ateş,
lokal ağrı vb.) ortadan kalkması, kan kültürünün negatif çıkması ve
laboratuvar incelemesinde CRP’nin
< 3 mg/dL seviyesine inmesiyle antibiyotik tedavisine ağızdan alınan
formuyla devam edilir. Yüksek dozda klindamisin ya da 1. kuşak sefalosporin
şeklindeki oral antibiyotik tedavisi 2 ila 3 hafta sürdürülür.
Eğer çoklu odak mevcutsa, hastada bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen bir
durum varsa, ya da hasta klinik olarak rahatlamış olsa da laboratuvar
değerleri henüz yeterince düzelmediyse (1 haftanın sonunda
CRP
> 3 mg/dL), parenteral antibiyotik tedavisi en az 1 hafta olmalıdır. Eğer
patojen MDSA
veya NTS
(Non-typhoidal
Salmonella)
ise, ya da hasta septisemi geçirmişse 3 ila 4 hafta sürecek oral forma
geçmeden önce uzun süreli parenteral antibiyotik tedavisine (> 1 hafta)
ihtiyaç vardır. Oral antibiyotik tedavisine ancak klinik yakınmalar tümüyle
geçmiş, kanda infeksiyon belirteçleri de neredeyse normal düzeye inmişse
geçilir. Oral antibiyotik tedavisi kanda CRP düzeyi 2m/dL’nin altına düşene
kadar devam ettirilir.
Eğer cerrahi işlemden 48 saat geçmiş olmasına karşın
sistemik ateş, ağrı, eklemde aşırı
efüzyon gibi klinik belirti ve bulguların
hafiflememesi ve CRP’nin düşme eğilimine girmemesi tedavinin yetersiz
olduğuna işaret eder. Ancak birden fazla infeksiyon odağının olmadığından da
emin olmak gerekir. Tedavinin
yetersiz kaldığı düşünülüyorsa hangi eklem olursa olsun açık artrotomi
endikasyonu doğar.
Prognoz
Zamanında ( > 4 gün) cerrahi girişim yapılmış ve düzgün bir antibiyotik
tedavisi uygulanmışsa septik artritte tekrarlama beklenmez, ancak eklemde
oluşan hasar kendini yavaş belirttiği için hastanın en az 2 sene izlenmesi
gerekir.
En korkulan komplikasyon kalça septik artritinde gelişen
femur başı
avasküler nekrozudur.
Geç kalınan olguda eklem kıkırdağındaki hasar ileride
dejeneratif artrit
gelişmesine neden olur.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.