Klinik Görünüm
Hurler Sendromu
Yıkılamayan mukopolisakkaridler (dermatan sülfat ve heparan sülfat)
dokularda birikip yeterli hasarı oluşturuncaya kadar hasta normal
görünümdedir. Bu nedenle Hurler sendromlu bebekler genellikle doğumda iri,
ancak normal görünümdedirler. Sıklıkla kasık veya göbek fıtığı saptanır.
Hurler sendromlu bebeklerde gelişme geriliği 9. ay ila 12. ay arasında fark
edilir düzeye gelir. Tanı genellikle 6. ay ila 24. ay arasında konur.
Hastalığın fark edilmesi Hurler-Scheie sendromunda 3 ila 8 yaşları arasına,
Scheie sendromunda ise 5 yaşından sonraya rastlar.
Hurler sendromlu çocuklarda gelişme 2 ila 4 yaşları arasında durur.
Başlangıçtaki hızlı boy atma dönemi 1 yaşın sonuna doğru yavaşlamaya başlar
ve boy uzaması 3 yaş civarında durur. Çocukların çoğunda boy 125 santimi
geçmez.
Hurler sendromlu hasta kaba bir yüz görünümüne sahiptir. Yüzdeki itici
görünüm 2 yaşın sonuna doğru belirginleşir. Kafa büyüktür (makrosefali) ve
hidrosefali
görülebilir. Hidrosefali ile zeka düzeyi arasında doğrudan bir ilişki vardır.
Alın geniş ve aşağıda yer alır. Burun delikleri geniş, burun basıktır. Hasta
sürekli burun akıntısı ve burun yanmasından yakınır. Kulaklar aşağıdadır.
Gözler arasındaki mesafe artmıştır. Dudaklar dışa dönüktür ve ağız sürekli
açık kalır. Büyük bir dile sahip hastada diş sıralaması bozuktur.
Akciğerlerde bronşların tutulması hastanın solunum darlığı çekmesine neden
olur. Depozitler nedeniyle üst solunum yolundaki
mukozanın
kalınlaşması ve bademciklerin irileşmesi hastanın gürültüyle soluk alıp
vermesine yol açar. Üst solunum yolundaki (nazofarinks) bu darlık, çocuğun
uyku sırasında soluksuz kalmasına (tıkayıcı tipte uyku apnesi), hatta
ölümüne neden olabilir.
Gözün saydam tabakası (kornea) giderek bulanıklaşır. Bu MPS tip I için tipik
bir bulgudur. Depozitler gözün
retina tabakasında biriktikçe görme de
bundan olumsuz etkilenir.
Papilla
ödemi
giderek körlüğe neden olur.
Glokom görülebilir.
Büyük dile ve işitme kaybına bağlı olarak çocuğun konuşması bozulur.
Göğüs kafesinin yüksekliği azdır ve aşağı doğru genişler. Karaciğer ve
dalağın büyümesi (hepatosplenomegali) nedeniyle karın şiş görünür.
Boyun kısadır. Sırtta kamburluk (torakolomber
kifoz)
sık görülen bir bulgudur. Kifoz 6. ay gibi erken bir yaşta fark edilir
düzeyde olabilir. Bu nedenle bebeklikte görülen sırttaki kamburluğa hastanın
gelişimindeki gerilik de eşlik ediyorsa Hurler sendromundan
kuşkulanılmalıdır.
Eller kısa ve pençe el görünümünde, parmaklar çomak şeklindedir. Küçük
parmak dışa doğru açılanmıştır. Eldeki diğer bir sorun da
tetik parmaktır.
Eklemlerde (diz, kalça, dirsek) sıklıkla
fleksiyon
kontraktürü vardır. Bu nedenle hasta
dizlerini ve dirseklerini kıvrık tutar. Giderek eklem sertliği gelişir.
Dizlerde genu
valgum deformitesi bulunur.
Düztabanlık yaygındır.
Kalçadaki
fleksiyon kontraktürü, dizlerdeki eklem sertliği ve valgus
deformitesine iskelet kaslarındaki güçsüzlük de (miyopati)
eklenince hastanın yürüyüşü giderek bozulur. Kalçada sıkça görülen çıkık bu
sorunu daha da arttırır.
Sinirlerde sıkışmalar (sinir tuzak nöropatileri) görülebilir. Bunlar
arasında en sık rastlanılanı elbileğinde median sinirin kanal içinde
sıkışmasıyla oluşan
karpal tünel sendromudur. Çocuk
hastalarda nadiren görülen bu durumun çocukluk çağındaki en sık nedeni
mukopolisakkaridozlardır. Karpal tünelde sinir etrafına biriken ve sinirin
altından geçtiği fleksör retinakulumu kalınlaştıran GAG yıkım ürünleri
klinik yakınmaya neden olur. Mukopolisakkaridoz hastasında adeta sabit bir
bulgu olan karpal tünel sendromu genellikle çift taraflıdır. Elbileğinde
ağrı, parmaklarda karıncalanma, yanma gibi his kusurları (paresteziler),
elde terlemede azalma ve el becerilerinde bozulma ile kendini belli eder.
İlerlemiş olguda baş parmak ve işaret parmağında hissizlik, el ayasında
incelme (atrofi),
tenar adalelerde güçsüzlük ve giderek pençe eli görünümü ortaya çıkar.
Hastalar ufak yaşta ve zekaları geri olduğu için yakınmalarını ifade
edemezler. Bu nedenle sorunun sinirdeki hasar geri dönüşümü olmayan evreye
girmeden önce fark edilmesi önemlidir.
Sinir sıkışması
periferik sinirlerde olabildiği gibi
omurilikten çıkan sinirlerde de olabilir ve duyusunu sağladığı vücut
alanında kronik ağrıya neden olur.
Kalbe ait yakınmalar daha çok göğüs ağrısına yol açan
anjina
pektoris şeklindedir. Kalp kasında toplanan mukopolisakkaridler
kalpte büyümeye ve özellikle
mitral kapak olmak üzere kalp
kapakçıklarında ilerleyici bozukluğa neden olur. Zamanla kalp yetmezliği
gelişir. Hipertansiyon saptanır.
Hasta sık sık üst solunum yolu ve kulak infeksiyonu geçirir. Barsak
sorunları sıktır. Kızlarda erkek tipi kıllanma (hirsutizm) görülebilir.
Hemen her zaman zeka geriliği mevcuttur. Zeka geriliği ve becerilerde
gerilik gelişmenin durakladığı 2 ila 4 yaşından sonra belirginleşir.
Hurler sendromlu hastalar genellikle 10 yaş civarı tıkayıcı tip apne,
solunum yolu infeksiyonu ve kalp hastalığı sonucu yaşamlarını yitirir.
Scheie Sendromu
Eskiden MPS tip V olarak tanımlanmıştı. MPS tip I’in en hafif şeklidir.
Bulgular genellikle 5 yaşından sonra ortaya çıkmaya başlar ve tanı
genellikle 10 yaşından sonra konur. Hastalar erişkin yaşa kadar
yaşayabilirler. Boy ve zeka normaldir.
Hurler sendromundaki göz bulguları Scheie sendromunda da görülür. Diğer
ortak bulgular sinir tuzak nöropatileri, eklemlerde hareket kısıtlılığı,
kalp kapakçığı sorunları, tıkayıcı tipte uyku apnesi ve çomak parmaklardır.
Hurler-Scheie Sendromu
Bulgular genellikle 3 ila 8 yaşlarında ortaya çıkmaya başlar. Orta derecede
zeka geriliği vardır. Hastalar genellikle 20 yaş civarına kadar
yaşayabilirler.
Belirgin küçük çene yapısı (mikrognati) Hurler sendromundaki itici yüz
görünümüne eşlik eder. Göz bulguları, eklem sertlikleri, kalp hastalığı,
tıkayıcı tip üst solunum yolu rahatsızlığı ve uyku apnesi ergenlik döneminde
ortaya çıkar.
Boy kısadır. İlerleyici eklem sertliği, işitme kaybı, göbek fıtığı ve gözün
saydam tabakasında bulanıklaşma diğer bulgulardır.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.