Üst Ekstremitede Tedavi
Kollardaki kontraktür ve deformitelere yönelik tedavi alt ekstremitedekinden
farklıdır. Bu hastalarda öncelikli amaç hastanın kendi başına yaşayabilmesi
ve çalışabilmesi için yeterli bir üst ekstremitenin sağlanmasıdır. Bu amaca
yönelik olarak üst ekstremitede mümkün olan her eklem hareket açıklığı
korunmalıdır. Çok az olan bir hareket açıklığı bile üst ekstremite işlevine
çok şey katabilir. Öncelikle pasif hareket açıklığı arttırılmalı ve aktif
hareketin güçlendirilmesi bunu izlemelidir. Omuz ve dirseklerde hastanın
masa üstünde çalışmasına engel olacak kontraktürler varsa öncelikle
düzeltilmelidir. Bu amaca yönelik olarak temel cerrahi girişimler 5 yaşından
önce bitirilmelidir, çünkü bu yaş öncesi uyum mükemmel olmaktadır. Yaşın
artmasıyla birlikte bu uyum azalır.
Hastaların büyük çoğunluğunda (yaklaşık % 70) üst ekstremiteye cerrahi
girişim gerekmez. Cerrahi girişim endikasyonu daha çok amiyoplazik hastalar
için konur.
Dirsek
Dirsekte genellikle ekstansiyon kontraktürü görülür. Pasif fleksiyon
derecesi kişiden kişiye değişir, ancak aktif fleksiyon oldukça etkilenmiştir.
Triseps işlevi de oldukça etkilenmiş olabilir. Amaç ekstansiyonda dirsek
stabilitesini korurken, elin yüze değebilmesini ve hastanın en azından
ellerini bir masa üzerine yerleştirebilmesini mümkün kılacak dirsek
fleksiyonunu sağlamaktır. Bunun anlamı hastanın dirseklerinin pasif olarak
da olsa en az 90 dereceye kadar getirilmesidir. Üst ekstremitede öncelikli
pasif dirsek fleksiyonunun kazanılması hedeflenir. Bu amaçla sonuçta yumuşak
doku gevşetmesi yapma kararı alırken, hastanın koltuk değneği, ya da walker
kullanması için dirsek ekstansör gücüne gereksinimi olduğu ve dirsekte
cerrahi gevşetmeye girişmeden önce alt ekstremite işlevinin düzeltilmesi
gerektiği unutulmamalıdır.
Dirsekte ekstansiyon kontraktürü ile doğan bebekte başlangıçta
fizyoterapinin yanı sıra 3 ila 4 haftada bir revize edilen termoplastik
ateller kullanılır. Termoplastik ateller sıcak uygulanarak tekrardan
şekillendirilme özelliğine sahip atellerdir. Fizyoterapi ve atelleme ile
sonuç alınamayan bebekte cerrahi gevşetme için uygun yaş aralığı 8 ila 12
aydır. Her iki dirsekte de aynı derecede ekstansiyon kontraktürü varsa
sadece bir dirseğe cerrahi gevşetme yapılması uygundur.
Eğer pasif dirsek fleksiyonu 90 dereceden daha azsa triseps V-Y plastisiyle
uzatılır (trisepsplasti) ve dirsek eklemi arka kapsülü kesilir, En enerjik
gevşetmede dahi dirsek pasif fleksiyonunu 100 dereceden daha fazla
arttırmanın pek mümkün olmadığı bilinmelidir. Ameliyat sonrası 3 haftalığına
dirsek 90 derecede tespit edilir ve sonrasında uzun süreli yoğun
fizyoterapiye başlanır. Geceleri uzun süre (6 ila 9 hafta) atel
kullandırtılır. Triseps gücünün zayıflamasına izin verilmemelidir, çünkü
hastanın koltuk değneği kullanması, oturduğu yerden kalkabilmesi gibi birçok
günlük aktivitede aktif dirsek ekstansiyonuna gereksinim vardır.
Trisepslasti dirsekte pasif hareket açıklığını arttırır, ancak aktif dirsek
fleksiyonuna katkısı sınırlıdır. Aktif dirsek fleksiyonu için
birçok seçenek vardır, ancak öncelikli şart yeterli bir aktif dirsek
ekstansör gücünün var olmasıdır. Aksi halde aktif dirsek fleksiyonu için
yapılan kas nakillerinden sonra dirsekte fleksiyon kontraktürü gelişir.
Tanımlanan teknikler arasında en etkin olanı latissimus dorsi kasının damar
ve sinir sapı ayrılmadan serbestleştirilip, origosunun kolda biseps kasının
torakodorsal fasyasına (ya da bisepsin yapıştığı radial çıkıtınya) naklidir
(bipolar latissimus dorsi nakli). Latissimus dorsi kası damar ve sinir
sapının uzun oluşu, kasın kolayca istenen biçime sokulabilmesi ve asgari
verici hasarı (minimal donör morbiditesi) nedeniyle tercih edilir. Kasın
humerusa yapışan ucunun kaldırılarak korakoid çıkıntıya (ya da akromiona)
nakledilmesi omuz ekleminin önünü stabilize eder ve kas omuz fleksiyonu ile
aynı doğrultuda kasıldığı için omuz fleksiyon gücünü arttırır.
Ne var ki AMK’lı hastaların birçoğunda latissimus dorsi kası fibrotik
olduğundan nakle uygun değildir. Ameliyat öncesi latissimus dorsi kasını
değerlendirmek güçtür. Hastanın omuzuna dirence karşı adduksiyon ve
ekstansiyon yaptırılırken latissimus dorsi kası başparmak ve işaret parmağı
arasında hafifçe sıkılır ve hastadan öksürmesi istenir. Bu sırada kasılan
latissimus dorsi kası gücü hakkında bir fikir verebilir. Latissimus dorsi
kası naklinden doğacak işlev kaybı teres majör kasının hipertrofisiyle
telafi edilir.
Aktif dirsek fleksiyonu için diğer seçenekler bipolar pektoralis major kası
nakli, unipolar pektoralis major kası nakli, trisepsin uzun başının nakli,
serbest grasilis kası nakli, sternokleidomastoid kasının nakli ve Steindler
fleksörplastisidir.
Steindler fleksörplastisinde dirsekte iç epikondile yapışan pronator kas ve
el bileği fleksörleri humerus önüne ve daha proksimale nakledilir. Önkola
pronasyon ve el bileği ile parmaklara fleksiyon yaptırıldığında dirseğe de
fleksiyon yaptırılmış olur. Kas nakillerinden önce tanımlanan bu yöntem,
dirsekteki aktif gücü kas nakillerine oranla daha az arttırabilmesi ve
artrogripozisli çocukların çoğunda el bileği ekstansörleri çalışmadığından
el bileğinde aşırı fleksiyon kontraktürüne yol açması gibi nedenlerden
dolayı nadiren uygulanır. İşlem öncesi dirsek tam fleksiyondayken el bileği
ekstansörlerinin çalıştığı, el parmakları ve el bileği fleksörlerinin güçlü
olduğu muhakkak gösterilmelidir.
Pektoralis majör kası damar ve sinirleri farklı iki ayrı bileşene ayrılır:
köprücük kemiğinin medialine yapışan klavikuler kısım ve ilk 6 kaburgaya,
sternuma ve eksternal oblik kasının fasyasına yapışan sternokostal kısım.
Her iki kısım lateralde kaynaşarak humerusa yapışır. Bipolar pektoralis
majör naklinde pektoralis majör kasının tümü (sternokostal ve klavikuler
uçlar), ya da sternokostal yapışma yerindeki kaudal 2/3’ü, damar ve siniri
korunarak serbestleştirilir. Humerusa yapışan ucu ayrıldıktan ve bir fasya,
ya da tendon grefti eklenip yeterli uzunluk sağlandıktan sonra biseps kasına
(ya da ulnaya) nakledilirken, skapuladan serbestleştirilen ucu ise
akromiyona (ya da korakoide) nakledilir. Kasın boyunun yeterli olmaması ve
bir fasya, ya da tendon greftine gereksinim duyulması, dirseğin aktif
fleksiyon yapabilmesi için önkolun supinasyonda olması, tek taraflı
yapıldığında bayan hastada memeler arasında asimetri oluşturması şeklindeki
dezavantajlarının yanı sıra bu tekniğin en olumsuz yanı oblik ameliyat
yarasının göğüs kafesinde oluşturduğu kozmetik kusurdur. Ayrıca, dirsekte
hiç fleksör güç yoksa pektoralis major kası bisepsin yerine geçecek kadar
güçlü bir kas değildir. Çoğu kez omuzda öne fleksiyon gücünde anlamlı
güçsüzlük meydana gelir.
Tarihsel önemi olan unipolar pektoralis majör naklinde humerusa yapışan uç
korunurken, kasın tümü (sternokostal ve klavikuler uçlar), ya da
sternokostal ucun kaudal 2/3’ü damar ve siniri korunarak ve bir fasya, ya da
tendon grefti eklenerek dirsekte biseps tendonuna nakladilir. Dirseğe
fleksiyon yaptırmak istendiğinde kolun abdüksiyona alınmasının gerekmesi ve
zamanla omuzda adduksiyon kontraktürüne yol açması nedeniyle günümüzde
tercih edilmemektedir.
Triseps kası uzun başının damar ve siniri ayrı olduğundan ve trisepsin diğer
kısmından kolayca ayrılabildiğinden, trisepsin uzun başının öne (biseps,
radial tüberkül, ya da ulna proksimaline) nakli diğer bir seçenektir. Nakil
sonrası dirsek aktif ekstansiyonunda önemli bir kayıp olmadığı
belirtilmektedir, ancak yine de çift taraflı ekstansiyon kontraktüründe tek
dirsek için düşünülmelidir.
Dirseğe aktif fleksör gücü kazandırabilmek için serbest grasilis kası nakli
de önerilmiştir. Nakledilen grasilis kasını innerve etmek için interkostal
sinir greftleri kullanılır. Artrogripozisli çocuklarım çoğunda grasilis
kasının zaten işlev yapacak durumda olmayışı en büyük sorundur.
Nadiren çocukta iki taraflı fleksiyon kontraktürü görülür ve fizyoterapiye
yanıt vermeyebilir. Ancak ileri derecede fleksiyon kontraktüründe cerrahi
gevşetmeye (dirsek eklemi ön kapsülünün kesilmesi) ihtiyaç duyulur, çünkü
dirsekteki fleksiyon kontraktürü genelde fazla bir işlevsel kusur yaratmaz.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.