Amiyoplazide Klinik Görünüm
Amiyoplazinin görülme sıklığı 10,000 canlı doğumda
1’dir. Tüm artrogripozis olgularının yaklaşık 1/3’ini oluşturur.
Amiyoplazi AMK’nın en sık görülen şeklidir ve
çoğunlukla amiyoplazi yerine AMK terimi tercih edilir. Amiyoplazi kas
gelişiminin olmadığını ifade eder. Amiyoplazide primer sinir sistemi, ya da
kas hastalığı bulunmaz.
Fetal hareketin olmaması, ya da yavaşlaması
nedeniyle artrogripotik bebek rahim içinde tekmeleme yapamadığından fetusun
baş ile doğacak şekilde konumlanması gerçekleşmez. Bu nedenle makat gelişi
sıktır. Hastaların çoğu sezeryanla doğar ve kontraktürlerin oluşturduğu
sertlikler nedeniyle doğumda kırık oluşması nadir değildir.
Amiyoplazik çocuklar yaygın eklem kontraktürlerine
bağlı eklem sertlikleriyle doğar. Kontraktürün bulunduğu eklemde hem aktif,
hem de pasif hareket açıklığı kısıtlanmıştır, ancak yine de çoğunlukla bir
miktar aktif ve pasif hareket mümkündür. Çoğu hastada (olguların yaklaşık %
85’inde) hem kollarda, hem de bacaklarda doğumsal eklem kontraktürleri
bulunur, ancak nadiren kontraktürler sadece ya bacaklarda (olguların
yaklaşık % 10’unda), ya da kollarda (olguların yaklaşık % 5’inde) görülür.
Olguların çok büyük kısmında (yaklaşık % 85’inde) kol ve bacaklardaki
kontraktürler simetriktir. Distaldeki eklem kontraktürleri proksimaldeki
eklem tutulmalarından daha ciddidir.
En sık görülen doğumsal eklem kontraktürleri
dirsekte ekstansiyon, el bileğinde volar fleksiyon ve ulnar deviasyon, dizde
fleksiyon, ya da ekstansiyon ve ayakta ekinovarus şeklindedir.
Kol ve bacaklardaki kaslar gelişmemiştir (hipoplazi).
Bu adale hipoplazisine bağlı olarak kol ve bacaklar incedir. Üstelik
eklemlerin fleksör yüzündeki katlantı hatları siliktir, çoğunlukla da yoktur.
Bu şekliyle kol ve bacaklar tüp şeklinde (sosis gibi) görünür. Cilde
dokunulduğunda yumuşak, hamur kıvamında bir izlenim bırakır. Cilt altı
dokusu incedir.
Baş ve buyun hareketleri genellikle korunmuştur.
Amiyoplazik hastaların çoğunda omuzda ileri derecede hareket kısıtlılığı
bulunmasına karşın bu durumun hastanın genel engellilik haline etkisi azdır,
ancak omuzda ankiloza yakın bir hareket kısıtlılığının üst ekstremite
işlevinde yaklaşık % 40’a varan bir azalmaya neden olduğunu unutmamak
gerekir. Omuzda değişik derecede iç rotasyon ve adduksiyon kontraktürü
bulunur, ancak fleksiyon açıklığı genellikle normaldir. Deltoid kasın
güçsüzlüğü adduksiyon kontraktürüne yol açarken, dış rotator kasların
güçsüzlüğü ve pektoral kasın humerus üzerindeki iç rotasyon yaptırıcı gücü
iç rotasyon kontraktürüne neden olur.
Dirseklerde çoğunlukla ekstansiyon kontaktürü
vardır. Pasif olarak elde edilen dirsek fleksiyon derecesi aktif olarak
sağlanamaz. Bazen 90 dereceye kadar pasif fleksiyon mümkün olabilir. Nadiren
dirsekte fleksiyon kontraktürü görülür. Çocuk daha 1 yaşına varmadan eklem
düzleşerek bozulmaya başlar. Dirsek işlevsel konumda dahi ankiloze olsa bu
durum üst ekstremite işlevinin yaklaşık yarısında kayba yol açar. Dirsekte
ekstansiyon kontraktürü varsa çoğunlukla önkol pronasyondadır.
El bileği hemen her zaman voler fleksiyonda ve
ulnar deviasyondadır.
Eklemde değişik derecede hareket vardır. El
bileği ekstansörlerinden ekstansör karpi ulnaris genellikle korunmuştur.
Bitişik oluşmuş karplara (karpal koalisyon) sıkça rastlanır. Amiyoplazide
görülen el bileği patolojisi distal artrogripozis olgularındakilerine oranla
genellikle daha ağırdır.
Başparmak metakarpofalangeal eklemden 90 derece
fleksiyondayken 1. metakarp adduksiyondadır. Başparmak avuç içini
doldurduğundan (başparmak avuç içinde deformitesi) parmakların objeleri
kavrama işlevi kısıtlanır.
Hasta objeleri parmakları
arasında kavrar.
Başparmak eklemleri (interfalangeal eklemler)
ya fleksiyonda, ya da ekstansiyonda sertleşmiştir.
Parmaklar fleksiyon ve ulnar deviasyonda sertleşmiştir. Hareket hemen hemen
hiç yok gibidir. Metakarpofalangeal eklem ise hafif ekstansiyondadır.
Başparmak kıvrık parmaklarla birlikte garsonun aldığı bahşişi elinde
gizleyişini andırır. Parmaklarda dijitler arasındaki cilt kıvrımları
siliktir. Bu durum hastalığın şiddetiyle doğru orantılıdır. Hafif kıvrık
olan dijitler arasında perde (pterigium) görülebilir.
Hastaların yaklaşık % 10’unda el ve ayak parmaklarının distal falanksları
yoktur.
Kalça hareketleri genelde korunmuştur. Fleksiyon
ve ekstansiyon hareketi hemen her zaman açıktır. Kalçada kontraktür
gelişmişse fleksiyon, abdüksiyon ve dış rotasyon şeklinde olur. Kalçadaki
fleksiyon kontraktürü bel oylumunun artışı (artan lomber lordoz) ile telafi
edilir, ama bunun için lomber omurganın hareketli olması gerekir. Kalçada
fleksiyon kontraktürünün gelişimi yürümeyi güçleştirir. Hasta çabuk yorulur.
Kalçadaki ciddi fleksiyon kontraktürü yürümeyi engeller. Abdüksiyon
kontraktüründe bazen kasık çizgisi uyluk ortasına kadar yer değiştirir.
Kalçadaki dış rotasyon kontraktürü femurdaki retrotorsiyona bağlıdır. Eğer
ayakta da çarpık ayak deformitesi mevcutsa kalçadan dışa, ayaktan ise içe
dönük tarzda yürümek zorunda kalan çocukta diz eklemi normal hareket ekseni
ile yürüme doğrultusu arasındaki uyumsuzluk nedeniyle diz bağları aşırı
derecede gerilir.
Kalçada çıkık görülebilir.
Amiyoplazik hastaların yaklaşık % 20’sinde diz
sorunu mevcuttur ve çoğunlukla da çift taraflıdır. Bu hastaların yaklaşık
yarısında fleksiyon kontraktürü bulunur. Fleksiyon kontraktürü dizde en sık
görülen kontraktür tipidir. Bunu ekstansiyon kontraktürü izler. Ayrıca,
dizde hiperekstansiyon ve diz çıkığı ile varus, ya da valgus deformiteleri
de görülebilir.
Fleksiyon kontraktüründe diz normal aksında
çalışmadığından femur kondilleri temas ettiği tibia platosuna uyum
sağlayarak düzleşir. Hareketin yeterince olmayışı sonucu eklem içinde
sinovyal membran yağlı fibröz dokuyla dolar, suprapatellar poş silinir,
eklem kapsülü kalınlaşır ve esneme özelliğini yitirir. Diz ekstansörü olan
kuadriseps kası ya az gelişmiştir (hipoplazik), ya da hiç gelişmemiştir ve
kısmen, ya da tamamiyle fibröz dokuyla doludur. Fibrotik yapıdaki kuadriseps
kası dize ekstansiyon yaptırma şeklindeki işlevini göremez. Dizde 20
dereceden fazla fleksiyon kontraktürü yürüyüşü güçleştirir.
Diz ekstansiyon kontraktüründe kuadriseps kası
kısalmış ve diz eklem kapsülünün ön kısmı daralmıştır. Suprapatellar poş
gelişmemiştir. Sıklıkla valgus deformitesi ile birlikte görülür. Dizde sabit
ekstansiyon kontraktürü sandalyede oturmayı güçleştirir. Dizlerde
hiperekstansiyon kontraktürü kalça çıkığı, ya da sublüksasyonu ile birlikte
sık görülür.
Amiyoplazi hastalarının büyük çoğunluğunda (yaklaşık
% 90) çarpık ayak deformitesi bulunur ve patoloji genellikle ileri
derecededir. Yürümeyi oldukça olumsuz etkiler. Ayrıca, konveks pes valgus,
oblik talus, pes ekinovalgus ve pes kavovarus gibi diğer deformiteler de görülebilir. Hangi deformite olursa olsun oldukça serttir ve manüplasyonu güçtür.
Bacaklardaki kontraktürler nedeniyle hastanın yürümesi 5 yaşına kadar
gecikebilir.
Skolyoz artrogripozisin belirgin özelliği değildir, ancak
olguların yaklaşık 3’te 1’inde değişik derecede eğriliğe rastlanır.
Genellikle yürüme yeteneğini kazanamayanlarda görülür. Daha çok paralitik,
uzun eğrilik şeklindedir. İdiopatik tip skolyozdaki gibi daha kısa
eğrilikler de görülebilir. Amiyoplazik hastada bazen görülen doğumsal omurga
anomalisi hastalığa özgü değildir. Skolyoz daha çok torakolomber bölgede
görülür, ancak torakal, lomber ve çift torakal eğrilikler de görülebilir.
Torakolomber ve lomber eğrilikler hemen her zaman pelvis oblikliği ile
birliktedir ve hastada oturma güçlüğüne neden olur. Pelvis oblikliği gövde
ve kalçalara ait kontraktürler sonucu da oluşabilir. Amiyoplazideki diğer
deformitelerin aksine skolyoz doğumda fark edilir düzeyde değildir. 2 ila 3
yaşlarına doğru saptanır. 1 yaşından önce fark edilen eğriliklerin hemen
hepsi ilerleme gösterir ve erkenden sertleşir. 3 ila 4 yaşına kadar eğrilik
saptanmadıysa skolyoz gelişme riski normal popülasyondaki kadardır. Erkenden
ortaya çıkışı, paralitik eğrilik patterni ve pelvis oblikliği eğriliğin
ciddi seyredeceğinin işaretleridir.
Birçok hastada alınlarının orta hattında lekeli,
kırmızımtrak görünümde hemanjioma rastlanır. Bebekleri leyleklerin getirdiği
masalından hareketle bu doğum lekesine leylek işareti denir.
Genelde amiyoplazili hastalarda yüzü, başı ve iç
organları ilgilendiren ciddi bir sorun bulunmaz. Ancak, hastaların yaklaşık
10’da 1’inde batını ilgilendiren sorun mevcuttur. Çocuklar batın ön
duvarında eksiklikle doğarlar. Barsakların dışarıya taştığı bu duruma
gastroşizis denir. Ayrıca barsaklarda darlık saptanır, ya da barsakların bir
kısmı gelişmemiştir (barsak atrezisi). Tüm bunlar kasların gelişmemesine
bağlıdır.
Duyu normaldir, ancak derin tendon refleksleri
azalmış, ya da yoktur.
Zeka normaldir. Hatta birçok hastada zeka normalin
de üzerindedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.