☰
aç
Genel Tedavi
İlkeleri
Her AMK hastası kendi özelliği içinde değerlendirilmelidir, çünkü tutulumun
sınırları ve şiddeti kişiden kişiye değişir.
Eklem kontraktürleri için erkenden, yani bebek doğar doğmaz, nazik germe
egzersizlerine başlanır. Bu husus özellikle distal artrogripozis olguları
için önemlidir. Geç yaşta yapılan germe egzersizlerinin yararı sınırlıdır.
Fizyoterapiye geç başlanan eklemde eklem yüzeyleri düzleşir ve
sınırlarındaki yuvarlak geçiş kaybolur. Bu durum tam eklem hareket
açıklığının sağlanmasını engeller. Erken fizyoterapide amaç adale atrofisini
önlemek ve aktif eklem hareketini geliştirmektir. Elde edilen hareket
açıklığını korumak için gece atelleri kullanılabilir, ancak ekstremitenin,
özellikle de el parmaklarının 24 saat boyunca atelde hareketsiz bırakılması
doğru değildir. Germe egzersizleri hoyrat bir biçimde yapılmamalıdır, çünkü
his kusuru olmayan hasta gereksiz yere ağrı duyar.
AMK’lı hastanın tedavisine başlarken amaç, öncelikle yürüme için gerekli
ekstremite dizilimi ile stabiliteyi sağlamak ve hastanın kendine bakacak
kadar üst ekstremite işlevini elde etmek olmalıdır. Hastanın ebeveynlerine
her şeyi mükemmel bir şekilde düzeltecek sihirli bir tedavinin olmadığı,
uygulanacak tedavi programlarının yıllara yayıldığı ve bu nedenle de sabır
gerektirdiği düzgün bir dille anlatılmalıdır. İlk 5 yıl iyi düzenlenmiş bir
tedavi programıyla en fazla işlevsel ilerlemenin sağlandığı bir dönemdir.
AMK hastaları fizyoterapiye, beklenenden öte, iyi yanıt verirler. Bunda
hastanın zekasının yerinde, hatta çoğunda normalin üstünde olmasının da payı
vardır. Burada tek bir istisna vardır, o da diastrofik displazidir. Erken
başlatılmış, enerjik fizyoterapi diastrofik displazili hastada mevcut
artrogripotik eklemin ankiloze olmasına neden olabilir.
AMK’lı hastada, özellikle ufak yaşlarda, kontraktürlerin ve deformitelerin
nüksü sürpriz bir durum değildir. Fizyoterapi ile elde edilen iyileşmenin
kalıcı olabilmesi için fizyoterapinin sürdürülmesi ve başlangıçtaki amaca
yönelik cerrahi girişimlere başvurulması gerekir, ancak bu ilk beş yıllık
dönem içinde cerrahi girişim mümkün olduğunca sınırlı tutulmalıdır. Bunun
anlamı şudur: çıkıklar yerine konmalı, dizdeki fleksiyon kontraktürü ve
çarpık ayak düzeltilmeli, el parmaklarındaki ve el bileğindeki fleksiyon ve
ulnar deviasyon giderilmelidir, ancak vertikal talus gibi hastanın
yürümesine engel olmayan bir durumun tedavisi ile elde opponensplasti
gerektiren ince girişimler daha ileriki yaşlara ertelenmelidir. Cerrahi
girişimlerle plantigrad
bir ayak üzerinde durabilecek ve yürüyebilecek şekilde alt ekstremitenin
düzeltilmesi ve var olan eklem hareketinin korunarak daha işlevsel konuma
getirilmesi yeterlidir. Bu amaçla bu dönemde çıkıklar yerine konur ve tendon
ve kapsül gevşetmeleri (tenotomi ve kapsülotomi) yapılır.
AMK’lı hastalarda cerrahi girişim en çok ayaklara yapılır (yaklaşık 4
hastadan 3’ünde). Bunu yaklaşık % 40 ile dizler ve yaklaşık % 20 ile kalça
eklemi izler. Hastaların yaklaşık 4’te 1’inde dirseğe yönelik, yine yaklaşık
4’te 1’inde el ve el bileğine yönelik cerrahi girişim uygulanırken, omurgaya
yönelik girişim daha nadir gerçekleştirilir (yaklaşık % 5).
Çene tutulumu, nadir de olsa, mevcutsa ufak ve hareketi kısıtlı bir çene
yapısı anestezi sırasında tüp konmasını (endotrakeal entübasyon) güçleştirir.
Bu sayfada yer alan
bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları
hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden
yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı
koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece
sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin
muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.