Malign İnfantil Osteopetrosis (OPTB1, OPBT4, OPBT5)
Görülme sıklığı 250.000 ila 300.000 canlı doğumda
1'dir. Cinsiyet
dağılımı eşittir. Tüm osteopetrosis olgularının yaklaşık % 60'ında OPTB1,
yaklaşık % 10'unda ise OPTB4 söz konusudur. OPTB1'in Kosta Rika'da görülme
sıklığı anormal yüksek bulunmuştur. Ayrıca, Orta Doğu ülkeleri, İsveç ve
Rusya’da da görülme sıklığı yüksektir.
Yaşamın ilk aylarında başta anormal büyüme (makrosefali) ve alında genişleme
ile kendini belli eder. Hatta birçok olguya doğumu izleyen kısa dönemde (ilk
üç ay) tanı konur. Bebekte anormal küçük çene (mikrognati) ve geniş alının
göze çarptığı tipik bir yüz görüntüsü vardır.
Burun boşluğunun yutağa açıldığı delik (koana)
displazik kemik nedeniyle
daraldığından çocuk solunum problemleri yaşamaya başlar. Burun boşluğundaki
mukozanın kronik inflamasyonu nedeniyle hastanın sık sık rinit
(burun iltihabı) geçirdiği
görülür. Kraniyal sinir sıkışmasına bağlı çocuk emme ve yutma güçlüğü çekmeye
başlar. Hastalığın ilk belirtileri genellikle bunlardır.
Beyindeki boşlukların (ventrikül) anormal genişlemesi
sonucu beyin-omurilik sıvısının akışı engellenir ve
hidrosefali oluşabilir.
Biriken beyin-omurilik sıvısının beyin dokusuna basıncı nörolojik bulgulara
yol açar.
Displazik kafatası kemiklerinin genişlemesi kafa
çiftleri denen sinirlerde (kraniyal sinirler) tuzak nöropatilerine yol açar (özellikle II. ve
VIII. kafa çiftleri). Osteopetrosisli çocukların çoğunluğunda bu nedenle
değişik derecede görme bozukluğu vardır. Optik sinirin
optik foraminada
tuzaklanması hemen her zaman ilk 1 yaş içerisinde gelişir ve ilerleyicidir.
Bazı ciddi olgularda daha üç ay dolmadan görsel uyandırılmış potansiyellerin
(VEP, visual evoked potential)
oldukça zayıfladığı, ya da olmadığı saptanır. Görmedeki bozukluk genellikle
18 ila 24 aydan sonra bir plato çizmeye başlar ve geç çocukluk dönemine
kadar bir miktar görme yeteneği kalır. Müdahale edilmediği takdirde zamanla
tam görme kaybı gelişir. Ancak, malign osteopetrosisde görme kaybı tuzak
nöropatisine bağlı optik sinir atrofisinden çok primer
retina
atrofisine
bağlıdır. Ayrıca, gözler dışarı doğru fırlak durur (eksoftalmi); gözler
arasındaki mesafe artmıştır (hipertelorism); istem dışı göz hareketleri (nistagmus)
ve şaşılık gelişir. Görme ile ilgili sorunlar hekime baş vuru nedenleri
arasında ilk sırayı alır.
Hastaların büyük çoğunluğunda (yaklaşık % 80'inde) ilerleyici sağırlık
saptanır. Sağırlık hem ileti tipinde, hem de nörosensoriyeldir. Sinir
sıkışması, orta kulaktaki kemikçiklerin sklerozu ve orta kulakta sıvı
birikmesi ayrı ayrı, ya da birlikte etkili olurlar. Sağırlık genellikle ilk
birinci yaşta saptanır.
Fasyal sinirin (yüz siniri) tuzaklanması yüz felcine neden olur. Tuzaklanmaya bağlı
trigeminal nevralji görülebilir. El bileğinde de median sinirin
tuzaklanmasına bağlı karpal tünel sendromu gelişebilir. Normalde
osteopetrosisli hastada merkezi sinir sistemine ait nörolojik bulgular
görülmez. Böyle bir durum varsa ilerleyici nörodejeneratif durumun
aydınlatılması gerekir.
Karotis ve vertebral arterlerde basıya bağlı darlık olabilir.
Dişlerin çıkması gecikir. Bozuk çıkan dişler çürüklerle doludur.
Kan kalsiyumunun dengelenmesi bozulduğundan kanda serbest kalsiyum
miktarının azalması (hipokalsemi) kaslarda ağrılı kasılmalara (tetani) ve
sara nöbetlerine (konvülsiyon) yol açar. Kan kalsiyum dengesini kurmak üzere
paratiroidler aşırı çalıştığından sonuçta hastada sekonder hiperparatiroidi
gelişir.
Kemik korteksinin ve
trabeküllerin giderek kalınlaşmasıyla kan hücrelerinin
yapıldığı kırmızı kemik iliğine ayrılan hacim giderek azalır. Bu durum ciddi
kansızlık, infeksiyonlara yatkınlık, ciltte kolay çürük oluşumu, basit
sürtünmeyle ciltte kanama odakları, vücut boşluklarına kanama gibi
belirtilerle ortaya çıkan ve yaşamı tehdit eden pansitopeniye neden olur.
Kan hücrelerinin kemik iliği dışında yapıldığı karaciğer ve dalakta büyüme (hepatosplenomegali)
saptanır. Büyüyen dalakta alyuvarların (eritrosit) yıkımının artması
aneminin gelişimine katkıda bulunur. Çocuk birinci yaşını doldurmadan görme
bozukluğu ve aneminin gelişme olasılığı % 75’tir, ancak hematolojik bulgular
sinir sistemine ait bulgulardan önce kendini belli eder.
Osteopetrosisde artan kemik kırılganlığı deformiteye ve
patolojik kırığa
neden olur. Çocuk doğmadan önce de kırık geçirmiş olabilir. Hastaların
çoğunluğu (yaklaşık % 80) en az bir kere kırık geçirir. Patolojik kırığın en
sık görüldüğü bölge femur
proksimal ucudur. Makaslama kuvvetleri
femur
boynunda akut ayrık kırığa neden olmasa bile mikro kırıklar
koksa vara
deformitesine neden olur. Kırık hattı genellikle enlemesinedir. Femur üst uç
epifizyolizi de görülebilir. Kırık onarım dokusunun (kallus) oluşmasında
sorun yoktur, ancak kallus dokusunun normal kemik dokusuna dönüşmesi ve
kırık sahasındaki nekrotik dokunun rezorbsiyonu geciktiğinden kırık
iyileşmesi de gecikir.
Omurlardaki mikro kırıklar ve çökme kırıkları sırt ve bel ağrısına neden
olur. Bel ağrısına neden olabilecek diğer bir sorun da osteopetrosisli
çocuklarda sık görülen lomber spondilosistir (bel kayması). Displazik
pars
interartikularisin neden olduğu bu durum
servikal ve
lomber bölgelerde
görülür, ancak ilerleyerek kaymaya dönüşmez. Omurgada
skolyoz da görülebilir.
Kemik iliğinin
tıkanması infeksiyonlara
karşı direnci
azaltır. Üstelik
osteopetrosisli hastalarda
periferik kandaki
akyuvarlarlarda
süperoksit yapımı
azalmıştır.
Akyuvarda NAPDH oksidaz (nicotinamide
adenine dinucleotide phosphate
oxidase)
aracılığıyla yapılan
süperoksit (O2-)
ortama bolca
ulaşarak ve
ayrıca pH değişikliğine de
yol açarak,
infeksiyon etkenleriyle
mücadelede önemli
rol oynar. Bu
olumsuz duruma
kronik anemi,
sık sık
hastane ziyaretleri, kulak,
burun ve
boğaza ait
tekrarlayan mukoza
inflamasyonları hastayı
infeksiyonlara açık
hale getirir.
İnfeksiyonlar genellikle viral
orijinlidir ve
sıklıkla uzun
sürer. En sık
solunum yolu
infeksiyonları görülür.
İdrar yolları
infeksiyonu bunu
izler. Özellikle
pnömoni (zatüre) ve
sonrasında
septisemi ölüm sebebi
olacak kadar
ciddi seyredebilir.
Osteomiyelit de sık
görülen bir
durumdur.
Damarlanması
bozulan alt çene
kemiği (mandibula)
en sık tutulan
bölgedir. Ayrıca,
bel omurlarında
da görülebilir.
Erken yaşta
tekrarlayan ciddi
infeksiyonlar kemik
iliği nakli
için başlıca
endikasyonu oluşturur.
Yutma ve emmede güçlüğe bağlı beslenme sorunları, kronik anemi, tekrarlayan
rinit hali ve infeksiyonlar çocuğun gelişimini olumsuz şekilde etkiler.
Birçok hastada burundan mideye yerleştirilen sonda (nazogastrik tüp)
vasıtasıyla beslenme gerekebilir, ancak burun boşluğunun yutağa açıldığı
delikteki (choana) darlık ve burnun nazal konjesyon nedeniyle sık sık tıkalı
oluşu bu nazogastrik tüplerin tolere edilmesini güçleştirir.
Hastada hem psikolojik yapıyı, hem de motor becerileri
etkileyen genel bir gelişme geriliği söz konusudur. Kronik hasta olma durumu,
görme bozukluğu ve epilepsi (sara) nöbetleri buna katkıda bulunur.
Hasta
kas eşgüdümü ve istemli hareket gerektiren bazı becerileri kazanmada geç
kalır.
Patolojik kırığa,
bacaklardaki deformitelere,
omurlarda çökme
kırığına ve
beslenme bozukluğuna
bağlı olarak boy
kısakalır.
Hastalığın seyri hızlıdır ve gerekli tedavi yapılmadığı takdirde hasta ileri
derecede kansızlık, tekrarlayan infeksiyonlar ve kanama nedeniyle çok erken
yaşta kaybedilir. Tüm otozomal resesif osteopetrosis olgularının yaklaşık
1/3’i 6 yaşına kadar ancak yaşayabilir.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.