Doğal Seyir
Hangi koşullarda tedavi gerektiren bir durum
ortaya çıktığını ve ne tip bir tedavi yöntemi izlenmesi gerektiğini anlamak
o hastalığın doğal seyrini bilmekten geçer.
İdyopatik
adölesan skolyoz bu anlamda doğal seyrinin en iyi irdelendiği hastalıklardan
biridir. İskelet olgunlaşmasının tamamlanmadığı bir dönemde bir eğriliğin
ilerleyip ilerlemeyeceğini öngörmedeki isabet, öncelikle hastanın cinsiyeti,
yaşı, eğriliğin derecesi ve çeşidi ile yakından ilgilidir. Buna karşılık
aile öyküsü, çocuğun kilosu,
lumbosakral anomaliler ve omurga dengesi
ilerleme üzerinde etkili değildir.
İskelet olgunlaşmasının tamamlanmadığı dönemde
ilerlemeden söz edebilmek için her iki hekim muayenesi arasında geçen süre
içerisinde eğriliğin 5 derece veya daha fazla bir artış göstermesi gerekir.
İlerleme gösteren ve cerrahi girişim gerektiren
olguların çoğu bayan hastalardır. Bunun nedeni hormonlara bağlansa da
mekanizma halen bilinmemektedir.
Eğriliğin ilerleyip ilerlemeyeceğini öngörürken
dikkate alınan bir diğer gösterge çocuğun yaşıdır. Çocuğun yaşının ufak olup
önünde boy uzaması açısından uzun bir dönemin bulunması eğrilikte artış
olasılığının daha ileri yaştaki bir çocuğa oranla daha fazla olacağı
anlamına gelir. Kronolojik yaş ile iskelet yaşı farklı olduğundan eğriliği
değerlendirirken kronolojik yaş yerine iskelet olgunlaşmasını esas almak
daha doğrudur. İskelet olgunlaşmasını belirlemede Risser belirtisi, adet
görme ve boy atma hızı zirvesi gibi birtakım göstergelere baş vurulur.
İlyak apofizde kemikleşme dış taraftan
başlar ve iç tarafa doğru ilerleyerek ilyak apofizin iliumla
kaynaşmasıyla sonuçlanır. Bu süreci evrelere ayırarak çocuğun iskelet
olgunlaşması hakkında fikir sahibi olmak mümkündür. Bu değerlendirmenin
eğrilik için çekilen aynı radyografi üzerinde yapılabilmesi büyük kolaylık
sağlar. İlyak apofiz dörde ayrılarak kemikleşmenin ulaştığı kadrana göre
Risser belirtisi 1’den 4’e kadar derecelendirilir. Risser 0 ilyak apofizde
kemikleşmenin görülmediği, Risser 5 ise ilyak apofizin iliumla kaynaştığı
anlamındadır. Risser 0 veya 1 olan hastadaki eğrilik ilerleme açısından
ciddi risk taşır.
Adet sonrası kız çocuklarında büyümenin
yavaşlaması eğrilikte ilerleme olasılığını azaltır. Henüz adet görmemiş kız
çocuğu aktif büyüme döneminde olduğundan eğrilikte ilerleme riski vardır.
Kızlar kadar erkek çocukları için de geçerli olan, meme ve genital bölge
gelişimine dayalı Tanner evreleme sistemi de eğriliğin ilerleme riski
hakkında yorum yapmada yardımcı olur.
Altı aylık aralarla
ortoröntgenografi çekilerek boy uzaması izlendiğinde, boy
uzamasının en hızlı arttığı dönemin akabinde, yani boy uzaması hızı
zirvesine ulaşıldıktan sonra, omurgadaki eğrilikte ilerlemenin yavaşladığı
görülür. Birçok etkene bağlı olan boy atma hızı zirvesi kızlarda yaklaşık 11
ila 12 yaş aralığına rastlar. İskelet olgunlaşmasında kriter olarak alınan
asetabulum
Y kıkırdağının
kapanması boy uzaması hızı zirvesinden hemen sonra gerçekleşir. Bu açıdan
boy atma hızı zirvesi iskelet gelişiminin yavaşladığının ve eğrilikte
ilerleme riskinin azaldığının en erken ve en iyi göstergesi olarak kabul
edilir. Çocuğun büyüme rezervini belirlemek açısından Risser belirtisi, adet
görme ve kronolojik yaştan daha üstündür.
Eğrilik saptandığında söz konusu eğriliğin
miktarı büyüme rezervi ile birlikte değerlendirildiğinde, doğal seyir
hakkında bir yaklaşımda bulunabilir. Örneğin, adet görmemiş, Risser 0 olan
hastadaki 20 dereceyi aşan eğrilik çok büyük bir olasılıkla ilerleyecektir.
Öte yandan, adet görmeye başlamış, Risser 2 ila 4 arasında olan hastadaki 20
dereceyi geçmeyen eğrilikte ilerleme riski hemen hemen yok gibidir.
Eğriliğin şekli de ilerleme riskini öngörmede
yardımcı olur. Çift eğrilik ve
torakal eğrilik en fazla ilerleme riski
taşıyan eğriliklerdir.
Torakolomber eğrilik bunları izler.
İlerleme riski en düşük olan eğrilik
lomber eğriliktir.
İskelet olgunlaşması tamamlandıktan sonra
eğriliğin ilerlemesi eğriliğin miktarı ile ilgilidir. Eğrilikteki ilerleme
genellikle ergenlik çağına göre çok daha yavaştır. Şekli ne olursa olsun
erişkin yaşa ulaştığında 30 derecenin altında kalan eğrilikte ilerleme
miktarı çok az olacaktır. Ancak 50 dereceyi bulan eğriliklerin yaklaşık
2/3’si zamanla ilerleyerek kötüleşir.
Adölesan idyopatik skolyoz hastalarındaki
mortalite
oranı, infantil
veya jüvenil
biçimlerin aksine, genel nüfusla hemen hemen aynıdır. Eğriliğin hafif olduğu
olgularda hastalar herhangi bir engelle karşılaşmadan yaşamlarını
sürdürürler. Orta dereceli veya ileri eğrilikte kronik sırt veya bel
ağrıları ortaya çıkabilir, ancak ağrı genellikle hastanın günlük yaşantısını
kısıtlayacak ölçüde değildir. Omurganın kireçlenmesi (dejeneratif artrit)
özellikle lomber bölge eğriliğinde söz konusu olur. Tedavi edilmeyen ileri
eğrilik (> 50°) zamanla solunum işlevinde bozulmaya yol açar. Bu hastalarda
ileri deformiteye rağmen psikolojik sorunların ortaya çıkması sanılanın
aksine nadirdir.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.