Klinik Görünüm
Hekime başvuru nedeni hemen her zaman gelişen
deformitedir. Hasta genellikle sorunun farkındadır, ancak başta okul
taramaları olmak üzere hekim muayenesi sonucu eğriliğin belirlendiği olgu
sayısı hiç de az değildir.
Muayene sırasında hastanın omuzları ve enseden
kuyruk sokumuna kadar bütün sırtı çıplak olarak görülebilmelidir. Hastada,
özellikle de ergenlik dönemindeki bir kız çocuğunda, skolyoz muayenesi
utanma nedeniyle bazen güç olabilir. Kız çocuğunun ilk muayene sonrasındaki
izlem muayenelerine mayo ile gelmesi uygun olur.
Sırt cildinin çıplak olarak görülmesi önemlidir,
çünkü omurga üzerindeki ciltte rastlanabilecek ben, kıl adacığı, yağ bezesi,
gamze veya
hemajiom gibi bir bulgu altta yatan,
gergin omurilik
gibi bir doğumsal omurga anomalisinin habercisi olabilir.
Ayakta duran hastada
ilyak
kanatların aynı seviyede olmadığının saptanması durumunda
bacaklarda bir uzunluk farkının olup olmadığı araştırılmalıdır, çünkü
bacaklar arasındaki uzunluk farkı skolyoza neden olmuş olabilir.
Eğriliği en iyi ortaya koyan test Adams’ın öne
eğilme testidir. Bu tarama muayenesinde hastadan ayakları birbirine
bitişikken el ayalarını birleştirmesi ve kollarını bükmeden öne salarak öne
eğilmesi istenir. Hasta bu sırada dizlerini bükmemelidir. Hastanın arkasına
geçerek öne eğilmiş olan çocuğun sırtı incelendiğinde eğrilik mevcutsa
omurganın rotasyonuna bağlı olarak sırtın bir yarımının diğerine oranla daha
yüksekte durduğu gözlenir. Yapısal skolyoza özgü bu
aksiyel
rotasyon hasta öne eğildiğinde daha belirgin duruma gelir.
Lomber
bölgede asimetriyi oluşturan,
torakal bölgedeki kaburgalar yerine
paraspinal
bölge dolgunluğudur. Okul taramasında Adams’ın öne eğilme testi standart bir
testtir ve orta derecedeki eğrilikleri saptamada etkindir, ancak belli bir
miktar asimetrinin varlığı çocuğun hekime sevkini gerektirecek ölçüde ciddi
olmayabilir. Salt Adams’ın öne eğilme testine dayalı okul tarama
programlarının olumsuz yanı gereksiz hekime sevk oranının az olmayışıdır.
Eğriliğe bağlı gövdedeki rotasyonel asimetri
skolyometre denilen bir cetvelle ölçülebilir ve bulunan değerler
kaydedilerek eğrilikteki değişiklikler izlenebilir. Adams’ın öne eğilme
testinde olduğu gibi hastanın arkasında duran hekim eğrilik en fazla göze
çarpar duruma gelinceye kadar hastadan öne eğilmesini ister. Hastanın 45
derece kadar öne eğilmesi sırt bölgesindeki rotasyonel deformitenin en iyi
şekilde görülmesini sağlar. Hastadan daha fazla öne eğilmesi istendiğinde
sırasıyla
torakolomber ve lomber bölgeler yer düzlemi ile paralel konuma
getirilir. Eğriliğin en azami olduğu seviyede skolyometre denilen şeffaf
cetvel sırta yerleştirilerek eğriliğin rotasyon derecesi okunur. Skolyometre
ile ölçülen 7 derece veya daha fazlası bir rotasyonel eğrilik hekime sevk
kriteri olarak kabul edilmiştir. Skolyometrenin okul taramalarında
kullanılması tedavi gerektiren olguların yakalanma oranını belirgin
arttırırken, hekime gereksiz sevk oranını da azaltmıştır.
Sırttaki deformitenin görünümü eğriliğin omurga
üzerinde bulunduğu yere göre değişir.
Torakal eğrilikte sırtta eğriliğin dışbükey
tarafında kamburluk meydana gelirken o taraftaki kürek kemiği (skapula)
belirginleşir ve omuz daha yüksekte yer alır. Eğriliğin içbükey tarafında
kalan göğüs kafesi kısmı önde diğer tarafa göre daha kabarıktır. Bu özellik
kızlarda karşı taraftaki memenin daha geride kalmasına neden olarak dikkat
çeker. Bu yönde endişesi olan ebeveynlere eğriliğin düzeltilmesi durumunda
bunun meme asimetrisi üzerindeki etkisinin az olacağı anlatılmalıdır.
İdyopatik skolyozda pek sık rastlanmamasına karşın göğüs kafesi aşırı
rotasyona uğradığında sırtta kaburgaların oluşturduğu, keskin bir kamburluk
oluşur. Buna "ustura sırtı" denir.
Pektoral bölge, meme ve göğüs kafesi
asimetrisi çoğunlukla omurgadaki eğrilikle ilişkili olmakla birlikte
eğriliği olmayan kişilerde de görülebilir. Eğriliğin içbükey tarafında kol
ile gövde arasındaki açıklık artar. Cilt kıvrımları arasında asimetri
saptanır.
Lomber eğrilikde deformite bel oylumunda
gizlendiği için daha az belirgindir. İlyak kanat eğriliğin iç tarafında
normal konumundan daha yüksekte ve daha belirgindir.
Eğrilik saptandıysa başın
pelvis
üzerindeki dengesi araştırılır. Bu amaçla ensede C7 omuru
spinöz
çıkıntısından aşağı doğru bir çekül sallandırılır.
İdyopatik
skolyozda baş hemen her zaman kaba etlerin arasındaki oluğun (gluteal sulkus)
hizasında yer alır. Eğer sallandırılan çekül gluteal oluğun 2 cm’den daha
fazla dışında kalıyorsa dengesiz bir eğrilik söz konusudur ve nörolojik bir
patolojinin eşlik edip etmediği muhakkak araştırılmalıdır.
Çocukluk çağındaki skolyoz eğriliği tek başına
ağrıya neden olmaz. İdyopatik skolyozlu hastaların yaklaşık 1/3’inde az veya
çok sırt veya bel ağrısı saptanır ve bu olguların büyük çoğunluğunda (yaklaşık
3/4'ünde) ağrı yakınması başvuru sırasında mevcuttur, ancak tüm tetkiklere
karşın ağrının nedeni olguların ancak yaklaşık 1/10’inde bulunabilir.
Ağrının en sık nedeni
spondiloz,
spondilolistezis veya
Scheuermann kifozudur. Ayrıca
sirengomiyeli,
disk hernisi,
gergin omurilik ve tümörler (osteoid
osteoma,
osteoblastom) de diğer nadir
olasılıklardır. Skolyoz hastalarında sırt ağrısı 15 yaşından büyük
hastalarda daha sıktır. Adet görme sonrası daha sık rastlanırken, eğriliğin
büyüklüğü ve tipi, hastanın cinsiyeti ve bacaklar arasındaki uzunluk farkı
ile ilişkisi yoktur. İdyopatik skolyoz düşünülen bir hastada ağrının nedeni
muhakkak araştırılmalıdır.
İdyopatik skolyozlu hastada soluk alıp verme
sırasında gerekli olan göğüs kafesinin esnekliği azalır, ancak bu sertlik
ancak akciğer işlevi azalmış hastada önemli olabilir. Nitekim idyopatik
skolyozlu hastada eğriliğin büyüklüğü 100° ye ulaşmadan,
akciğer vital
kapasitesi % 45’in altına inmeden ve torakal lordoz nedeniyle
göğüs kafesinin ön arka çapı ileri derecede azalmadan solunum yetmezliği
gelişmemektedir. Günümüzde idyopatik skolyozlu hastada bu denli ileri bir
eğrilik gelişmeden tedavi olanağı doğduğu için solunum sistemi ile ilgili
yakınmalara daha az rastlanmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.