Kallotazis
Yönteme Ait Ayrıntılar
Osteotomi sonrası bir süre beklenir,
yani kırık uçlarına çekme uygulanmayarak kırık onarım dokusunun ilk evresi
olan
inflamasyon evresinin tamamlanması hedeflenir. Bu evrede kırık
uçları arasındaki boşluk iltihap hücreleri ve kırık
hematomu
ile dolar. Buranın etrafı pıhtılaşan bir tabaka ile sarılır (fibrin
kılıfı). Bir çok farklı doku hücresine dönüşme yeteneğinde olan
primitif
mezenkimal hücrelerin bir takım yeni geniş damarları (sinüzoidler)
ve kollajen liflerini yapmaya başlamasıyla sessiz dönem sona erer. 5 ila 14
gün süren bu sessiz dönemin süresi hastanın yaşı, kemiğin niteliği, kısalığa
yol açan neden, osteotomi hattının
metafize olan yakınlığı gibi birtakım
özelliklere göre değişir. Normal koşullarda genellikle 7 günlük bir bekleme
süresi tercih edilir. Bekleme süresinin uzatılması durumunda çekme işlemi
başladığında olgunlaşan kallus dokusunda kırık oluşturulmuş olur. Halbuki
kallotazisin felsefesi kırık aralığında oluşan yeni damarların ve kollajen
liflerinin gerilime karşı verecekleri yanıt üzerine kuruludur.
Yapılan çalışmalar günde 1 mm hızında yapılacak
sürekli çekme işleminin yeni kemik oluşumu (rejenerat)
için ideal olduğunu ortaya koymuştur. Bu hızı aşan uzatmalarda rejenerat
bunu tolere edemez ve kırık uçları arasında ya yükü taşıması kuşkulu olan
zayıf bir rejenerat oluşur, ya da
defekt psödoartrozu meydana gelir.
Uygulamada günlük uzatma miktarı her 6 saatte
0,25 mm olmak üzere dörde bölünür. Teknolojinin gelişmesiyle uzaktan bir
bilgisayar yardımıyla yapılan uzatma işleminde günlük uzatma miktarı 60’a
bölünmektedir ki, bu 2,5 saatte yaklaşık 0,1 mm uzama anlamına gelir.
Yapılan çalışmalar günlük uzatma miktarının ne kadar bölünürse rejeneratın o
kadar nitelikli olduğunu ortaya koymuştur, ancak bunu sağlayan sistemler
pahalıdır ve günlük uzatma miktarını dörde bölen, elle yapılan uzatma
işlemlerine göre pratikte belli bir üstünlükleri de yoktur.
Uzatma işleminin başlamasıyla birlikte
rejeneratta yoğun bir şekilde kemiğin uzun eksenine paralel dizilmiş
kollajen lifleri toplanmaya başlar. Sessiz dönemle karşılaştırıldığında
kollajen liflerinin damar yapılara oranla çok daha baskın olduğu görülür.
Çekme işlemin başlamasından yaklaşık 1 hafta sonra rejeneratın ortasında
çekme kuvvetine paralel dizilmiş kollajen lifleri ve bunların arasında bu
kollajen liflerini üreten, iğ biçimindeki
fibroblast
benzeri hücrelerden ibaret, bir fibröz ara saha (interzone) gelişir.
Fibroblast benzeri hücreler sinüzoidler şeklinde genişleyen damar
yapılarının etrafında bulunur ve hayli yüksek biyosentetik aktiviteye
sahiptirler. Bu fibröz ara saha adeta bir büyüme plağı işlevini görür.
Çekme işlemi sürdürüldüğünde fibröz ara sahanın
her iki tarafında yer alan damar yapılarının (sinüzoidler) etrafında kemik
dokusunun öncüleri olan
osteoblastlar kümeler halinde belirmeye
başlar ve ilkel kemik dokusunu (osteoid)
döşemeye başlarlar. Kollajen lifleri giderek bu ilkel kemik dokusu ile
kaynaşır. Zamanla bu osteoid dokusuna kalsiyum tuzları oturmaya başlar ve
böylelikle kemik spikülleri (iğne biçiminde çıkıntılar) ortaya çıkar. Çekme
işleminin sürdürülmesiyle bu kemik spikülleri uzar ve giderek kalınlaşarak
ince sütunlar haline dönüşür (mikrokolon). Bunlar daha sonra
trabekülleri
oluşturur, ancak trabeküler kemiğe dönüşme merkezdeki ara sahanın her iki
tarafında ve merkezden en uzak kısımlarda gerçekleşir. Böylelikle ara sahada
oluşan yeni kemik dokusu çekme işlemi sürdükçe merkezden uzaklaşarak
olgunlaşır. Çekme işlemi sonlandırıldığında merkezdeki ara saha da aynı
yolları izleyerek olgunlaşır. Olgun rejeneratın ortasında zamanla oluklaşma
görülür ve
kemik lamellerinin yoğunlaşmasıyla kemiği saran
korteks
tabakası oluşur. Kemik dokusunun arasında kalan, damar içeren fibröz doku da
ilik dokusuna dönüşür.
Çekme yoluyla oluşturulan gerilim kuvvetleri
sadece kemikte değil, aynı zamanda deri, kan damarı,
periferik sinir
ve kas gibi yumuşak dokularda da
rejenerasyonu uyarır.
Bu sayfada yer alan bilgilerin tamamı ebeveynleri çocuk ortopedisinin konuları hakkında bilgilendirmek amacıyla verilmektedir.
Bu bilgilerden yola çıkarak ebeveynlerin çocuklarındaki rahatsızlıklara tanı koymaları, daha da ileri giderek kendilerini hekim yerine koyarak çocuklarını tedavi etmeye kalkışmaları son derece sakıncalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgiler bir hekimin muayene sonucu vereceği kararın yerini asla alamaz.